Hz. Mevlana 738 yıl önce ermiş vuslata. ?Men bende-i Kur?an?em / Eğer can darem? yani ?hayatta olduğum sürece Kur?an?ın kölesiyim? diyen Mevlana, İslam?ı öyle sağ ve diri yaşamış ki bıraktığı eserlerinden daha çok yaşayışıyla, kişiliğiyle yaşadığı coğrafyayı aşarak her ırktan, her renkten milyonlarca insanın gönlünde yer bulabilmiştir.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Konya?da bu büyük Allah dostu, gönüller fatihi için türlü etkinlikler düzenlenecek, 17 Aralık akşamı ise Mevlana Kültür Merkezi?nde yerli ve yabancı bilerce insanın ve devlet erkanının ilgi göstereceği ?Şeb-i arus? törenlerinde Mevlana sevgisi yayılacak dalga dalga Konya?dan dünyaya.
Mevlana?yı anma törenlerinde en çok ilgiyi de semazenlerin sema ayini çekiyor. Öyle ki Mevlana ismi zikredilince sağ eli yukarıda sol eli aşağıda tennure denilen beyaz elbisesinin etekleri savrulmuş bir semazen gelir aklımıza.
Şu ilahi eşliğinde bir sema ayinini tahayyül edebilirsiniz:
?Mesneviden ders aldım
Oldum Mevlana gibi
Uçsuz ummana daldım
Yüzdüm Mevlana gibi
Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi
Yüceldim döne döne
Umudum hep o güne
Giderken o düğüne
Gülsem Mevlan gibi?
Ne vakit dinlesem Hz. Mevlana?ya duyulan sevgiyi anlatan bu ilahinin sözleri, Atatürk Üniversitesi?nde öğrenci olduğum 1970?li yılların Dadaşlar diyarına götürür beni.
Soğuk bir aralık akşamı şehir merkezinde Lalapaşa Camiine yakın küçük bir salonda hocalarımızdan biri Hz. Mevlana konulu bir seminer veriyordu. Uzun zaman Konya?da da görev yaptığı için Mevlana hakkında anlatacakları ilgimi arttırıyordu. Öğrencilik yıllarımın bir kısmı Konya?da geçmişti; ama dünyanın her yerinden insanların gelip ziyaret ettikleri Mevlana?yı bilmiyordum. Hocamızın konuşması etkileyiciydi, çok güzeldi? Üzerinden uzun zaman geçti, anlattıklarının çoğunu unuttum; lakin o güne dair bir şeyi hiç unutmadım.
Konferansın bitiminde dinleyicilerden biri şöyle bir soru sordu: Hocam, Mevlana söz konusu edildiğinde hep semazen gösterileri öne çıkarılıyor. Mevlana hep sema mı yapmış, hep dönüp durmuş mu?
Hocanın işte unutamadığım cevabı şu oldu: ?İşini aşkla yapan bir esnafı seyreden Mevlana?yı adamın hali öyle etkilemiş ki bu hale ilgisiz kalamamış, aşka gelip bu aşkla dönmüş? Tuhaf olan şu:Bizimkiler aşka gelerek dönmüyorlar, dönerek aşka gelmeye çalışıyorlar.?
Ne zaman bir sema ayini seyretsem aklıma bu hocanın cevabı gelir, üzülürüm. Bir şeyleri özünden uzaklaştırıp, kabuğu özün yerine geçirmekteki maharetimizden kaynaklanır üzüntüm.
Yani işin tiyatro kısmıyla ilgiliyiz. Mesela mabetlerimizde Kur?an ayetleri okunurken cemaatten kaç kişi okunanların anlamına, kaç kişi okuyanın sesine dikkat eder? Mustafa İslamoğlu, Kur?an Yazıları adlı eserinde tertil kelimesinin açık seçik ve anlaşılır kılmak anlamına geldiğini Müddesir suresinin 4. ayetinin mealini vererek ortaya koyar. Bu ayetin meali şudur: ?Kur?an?ı üzerinde dura dura, düşüne düşüne, anlaya anlaya, kavraya kavraya oku!? İslamoğlu geldiğimiz noktada durumumuzu şöyle ifade eder:
?Biz ise, zaman içinde şartların da dayatmasıyla ?tertil? emrini ?tecvid?e indirgedik. Orada da durmadık. Tecvidi de Elmalı?nın deyişiyle kaf çatlatmaya indirgedik. Onu da ses sanatına çevirdik. Yaşayışı güzelleştirmenin açığını, okuyuşu güzelleştirerek kapatacağımızı zannettik. Olmadı.? Sh. 51
Mevlana hayatın merkezine Kur?an?ı almıştı. Hayatını vahiyle inşa etmişti. İç dünyasını vahiyle aydınlatmıştı, ancak içinden aydınlananlar dışlarını aydınlatabilirdi. Bütün insanlığı da böyle bir inşaya çağırıyordu ?Ne olursan ol gel!? diye. Aldığı ilahi terbiye gereği işini sevgiyle, aşkla yapıyordu kimseyi kırıp dökmeden.
Mevlana?nın yedi öğüdüne bir de bu anlayışla kulak verelim. Döneceksek öyle dönelim. Yani dönerek aşka gelmek iğretiliğinden kurtulup aşka gelerek dönelim.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün
Ya göründüğün gibi ol ?