banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

İnsanlar arasında yanlış anlama, anlatma ve anlaşılma gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan kırılmalara, küsmelere daha kötüsü kavgalara genel olarak iletişim kazaları da denebilir mi, bilmiyorum; lakin bir şeyi yanlış anlamanın hiç anlamamaktan daha kötü olduğunu pek ala söyleyebilirim.

         Nedeni gayet açık. Hiç anlamayan bir gün anlayabilir; ama yanlış anlayan doğru bildiği yanlışı yaşama biçimine dönüştürdüğü için ?zannı? kemikleşmiştir artık. Bir bilge bu durumu şu veciz sözle ifade ediyor: ?Yanlış fikirler paslanmış çivilere benzer; söküp atmak zordur.?    

        Anlatmak ve anlamak için insanlar ortak kodlar kullanır. Kelimeler? Ne var ki bu kodlar, kişinin kültürüne, benliğine, belleğine ve içinde bulunduğu ortama göre farklılıklar kazanır. Anlatılmak istenen anlaşılamıyorsa kodlar arasında uçurumlar vardır ya da taraflardan en az birinin niyeti başkadır.

            Günümüzde insan ilişkilerini anlatan kavramın adı iletişimdir. İletişim; kişiler arasında duygu, düşünce ve bilgi alışverişini sağlayan bir etkileşimdir. Bu bağlamda Mevlana can alıcı bir noktaya dikkatimizi çeker ve der ki: ?Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.?      

        Hikâyeyi bilirsiniz? Adam hava bulutlu demiş, yanındaki alınmış. Al sana kavga!

        ?Sen bana ördek dedin!     

        ?Vallahi demedim!

        ?Hiç inkâr etme, dedin!

        ?Demedim yahu!      

            İşin yoksa ayıkla pirincin taşını.

 

        Eksik veya yanlış anlamaya o kadar yatkın bir mizaca sahibiz ki -Allah muhafaza- her an şeytanı memnun edecek bir maraza çıkarabiliriz.

       
        "Mesele senin bildiğin gibi değil." Ya nasıl? "Öyle demek istemedim." Ne demek istedin şimdi?" gibi cümleleri sık sık kullanıyoruz. Yahut eski Türk filmlerinden "Bir dakika Tarık, durum senin sandığın gibi değil!" diyen âşıklar ve benzeri bir sürü örnek...


        Bazen "yanlış anlama" olmasın diye, söze başlarken, "Bir şey söyleyeceğim de sakın beni yanlış anlama" deriz. Aslında yanlış anla(şıl)mak için o kadar çok nedenimiz var ki?  Aynen Sylviane Herpin'in dediği gibi:

?Düşündüğünüz,
Söylemek istediğiniz,
Söylediğinizi sandığınız,
Söylediğiniz,
Karşınızdakinin duymak istediği,
Duyduğu,
Anlamak istediği,
Anladığını sandığı,
Anladığı..
Arasında farklar vardır
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.?

        Mevlana ?İnsan, sözünde gizlidir.? buyurur. Zira bir insanın bilgi düzeyini, birikimini, kültürünü ve iç zenginliğini sözleri ele verir.

        Konuşunca anlaştığımızı sanıyoruz; lakin gerçek hiç de öyle değil! Günümüzde bireysel veya toplumsal birçok sorunun kaynağı iletişimsizlik bana göre. Konunun uzmanları da iletişim çağı denilen bu zamanda en büyük hastalığın iletişimsizlik olduğunu söylüyor.

         Dünyada yalnız yaşıyormuşuz gibi, iletişim kanallarımızı tıkadığımız için dinleme kalitesini kaybettik. Sadece konuşmak için fırsat kolluyoruz. Sadece konuşarak iletişimin sağlanacağını düşünüyoruz. Kelime seçimi ve üslup önemsenmeyince kimse kimseyi dinlemiyor. Yaşını başını almış koca koca adamların birbirlerini nasıl dinledikleri konusunda bir fikir edinmek için herhangi bir tartışma programını izlemeye biraz vakit ayırmak yeterli olabilir.

        İletişimin ruhu dinlemektir. Dinlemek için kulak vermek gerekir. Bu nedenle, Mesneviye ?bişnev? (dinle!) diye başlayan Mevlana ?Söz söylemek için önce dinlemek gerektir. Söze, kulak verme yolundan gir.? der.

        Günümüz toplumunun ?iletişim çağı? olarak adlandırılan bir zamanda yaşadığı yalnızlık ve iletişimsizlik hastalığını da ?iletişim kazaları?nı da önlemenin altın reçetelerine sahibiz aslında. Nerede? Kaybettiğimiz pek çok değer gibi onu uzaklarda aramaya lüzum yok; o değerler, elimizi uzatırsak alabileceğiniz kadar yakınımızda, Mevlana?da?  

        ?Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.?

        ?Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.? diyen Mevlana?da?

        Sarhoş, cinayeti yapar da sonra "özrüm vardı, kendimde değildim?der. Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana, onu sen çağırdın.? diyen Mevlana?da?     

 

        Kendimizle barışık, çevremizle barışık yaşamak için yıllardır korkunç kayıplara yol açan trafik kazaları gibi iletişim kazalarına karşı da dikkatli olmalıyız.

        Selamların en güzeliyle?.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.