Kıtlıkların, yoklukların hüküm sürdüğü yıllar... 7,5 liralık bir paket sigaranın 75 liraya satılıdığı karaborsa yılları... Terörün acımasızca kan aldığı, can aldığı, korku saldığı yıllar... Anaların geceleri uyku yüzü görmediği, yiğitlerini her Allah?ın günü toprağa verdikleri yıllar... İşte o yıllardan biri; 1978.
Liseyi bitirmiş, gelecek garantisi olmayan, üstelik on nüfuslu fakir bir ailenin, sekiz çocuğunun en büyüğü, 19 yaşında bir gençtim. Köyden, sadece 50 lira harçlıkla bayram ihtiyacı görmeye gelmiştim Seydişehir?e.
Eski Garaj?ın girişinde, o zamanlarda mevcut olan köşe başındaki çeşmenin yanında, şimdi hayatta olmayan köylüm Rahmetli Murat Erdoğan ve daha bir kaç kişi ile birlikte köye götürecek olan minibüsü beklemekteydik. Babamın İzmir?e hamallık yapmaya giderken eve bıraktığı 50 lira harçlıkla ne alınırsa almış ve o zamanın pazar ihtiyaçlarının konulması için kullanılan örme filenin içine koymuştum. Filenin dibinde bir kaç yumruk büyüklüğündeki malzemerin fileyi boş göstermemesi için, gazete kağıtlarını tortop edip filenin içine doldurmuştum. Köyde minibüsten indikten sonra eve gideceğim güzergahta, elimdeki filenin boş görünmemesi ve 19 yaşın verdiği delikanlılığıma toz kondurtmama dürtüsünün tezahürüydü bu hareketimin nedeni. ?Bir delikanlı hem de bir bayram arifesinde şehirden köye boş fileyle gelmemeliydi.?
İşte o çeşmenin yanında, bizi köye götürecek olan minibüsü beklerken; o zamanlar TEKEL?de çalışan ve oranın ?kelek keseni? olarak bilinen; iri gözlü, kıvırcık saçlı, heybetli sayılabilecek bir vücuda sahip bir babayiğit adam yanaştı yanımıza. Meğer Rahmetli Murat arkadaşımızı önceden tanıyormuş.
?Bir tır dolusu malzeme geldi indirebilir misin?? diye sordu Murat?a . Murat da beni işaret ederek; ?bu arkadaşla indirelim? diyerek işi kabul etti.
Benim o tür işlerde bir becerimin olmadığını biliyordu Murat. Tekel görevlisinin ardından onu takip ederken, bana döndü ve ?sen karışma, ben hallederim, sen de bana destek olursun, birlikte indirir, bu yokluk zamanında da hem bayram ihtiyacımız olan çay ve sigaralarımızı da bedavaya denk getiririz? diyerek bana cesaret vermeye çalışıyordu. Emeği ve alınterini hiçe sayarak kazanacağı malzemeleri ?bedavaya getireceğini? düşünüyordu. Aslında Anadolu İnsanı?nın bir özelliğiydi bu. Emeği kendisi bile yok sayıyordu. Alınteriyle kazandığını ?bedava? diye nitelendiriyordu. Kendisinin ?bedava? saydığı emeğe TEKEL?ci ?Z? niçin bedel biçsindi? İşte TEKELCİ zihniyet, insanlara bu afyonu da yutturmuştu o tarihlerde...
Şimdi tahmin ettiğime göre, eski Adliye Binası?nın karşı taraflarındaydı TEKEL deposu. Oraya vardığımızda önünde devasa bir TIR??ın beklemekte olduğunu gördük. ?Bismillah? deyip başladık TIR?ı boşaltma işine. Kocaman kocaman karton kutuları omuzumuza alıyor, içerideki depoya istif edip, tekrar TIR?ın içine giriyorduk. Biz kutuları boşalttıkça sanki TIR yeniden doluyordu. Omuzlarımız, özellikle de benim omuzlarım ?hamlıktan? neredeyse ?al çeşit kan?a durmuştu.
Hava kararmış ve saatlerdir boşaltmaya çalıştığımız TIR?ın arka kapağı nihayet görünmüştü. Alacağımız çay ve sigara paketlerinin özlemiyle yorgunluğumuzu bile unutuvermiştik kısa sürede.
Murat, bu işlerde tecrübeli diye bilinirdi. Ama bu işte pazarlık yaptığını görmemiştim. TIR ?ın boşalmasından sonra da neredeyse bir saat daha orada boşu buşuna bekletilmiştik. Nihayet bizi hatırlamış olacak ki; iri gözlü, kıvırcık saçlı, heybetli bir vücuda sahip olan TEKELCİ adam, elinde birer paket sigara ve o zamanın 100?er gramlık ve üzerinde ?ÇAY? diye yazan meşhur çay paketlerini bize uzatıyor ve ?sizin hakkınız bu? diye de bizimle alay ediyordu. Yani kendisini ?akıllı? yerine koyup, biz ?saf?lara ?hak? diye onları veriyordu. Biz ?hık, mık, kem küm? desek de ?bu kadarı çok bile ne yaptınız da ne istiyorsunuz?? diyerek kocaman gözlerini belertiyor, heybetli bedenini üzerimize doğru yöneltiyordu.
Üstelik köyün minibüsü de kaçırtmış ve onun bedelini de cebimizden ödeyecektik.
Emindik ki, bize vermediği hakkımızı, bizim sırtımızdan devlete fatura edecek ve devletin malına musallat olacaktı ?Z? adındaki TEKEL?ci zihniyet...
Bundan bir kaç yıl önceydi. ?Z?yi Aziziye Camii?nin orada bir bankta tek başına otururken gördüm. Yaşı bir hayli llerlemişti. Gözleri; yakında gireceği toprağa bakıyordu. Belki de bizim olayı düşünüyordu... Gidip 30 yılın hesabını sorayım dedim. Ben kendimden vazgeçtim ama bu olayı hatırladığımda daima burun direklerimi sızlatan ve bir trafik kazasına kurban verdiğimiz Rahmetli Murat?ın, TIR?ı boşaltıp, emeğinin karşılığı diye verdiği, bir paket sigara ve 100 gramlık bir paket çayı aldıktan sonra ?Z? ye dönüp; ?hakkım sana haram olsun, boğazına düğümlensin emi? dediği zamanları düşününüyordu sanki...
Hesap sormaktan vazgeçtim. Çünkü ona; kısa bir süre sonra zaten hesap sorulacaktı