TBMM başkanı Cemil Çiçek?in canhıraş çığlığıydı açık televizyondan duyduğum ses: ?Konuşamıyoruz? diyordu. ?Yumruklar sıkılıyken nasıl konuşulur ki? Kimse bulunduğu yerden bir adım atmıyorken nasıl uzlaşı sağlanır, anayasa nasıl yapılır?? sözleriyle sürdürdüğü açıklamasını yaparken kızgınlığı sesinin tonuna ve yüz hatlarına adamakıllı yayılmıştı.
Yıllardır siyasette önemli çok önemli görevlerde bulunmuş, sakin, ağırbaşlı ve oldukça ölçülü tavrıyla tanıdığımız bu sabırlı adam görebildiğim kadarıyla patlayacakmış gibi gergindi.
Kimi siyasetçilerimizin yüklendikleri görevlerin oldukça ağır olduğunu biliyoruz. Geçen hafta Milli Eğitim Komisyonu?nda kavga dövüş tamamlanan yeni eğitim tasarısının yok sayılarak komisyonda yeniden görüşülmesi için topun Cemil Çiçek?te olduğunu söyleyenlere karşılık bin sayfayı bulan tutanakları incelediğini söyleyen başkan, gelinen bu noktada ?konuşamama? nedeniyle bir çeşit tıkanmışlık, çaresizlik görüntüsü veriyordu kameralara.
Başkan ?konuşamıyoruz? diyordu; ama ağzı olan her yerde her şeyi söyleyip duruyordu. Kimi ?demokratik özerklik? bile diyordu işte. Hatta Kandil?in tartışmaya müdahil olmasını bile fütursuzca söyleyebiliyorlardı.
Kör çıban patlamıştı bir kere. Söz diye ortalığa saçılanların çoğu iğrenç bir ifrazattan farklı olmuyordu bazı zamanlarda. Kendi asabiyetinden veya kendinden olmayana kinle dolu yüreklerden kin ve nefret söyleminden başka ne sadır olabilir ki?
TBMM Başkanı?nın ?Konuşamıyoruz? çığlığı, aslına bakılırsa sadece Meclis?te yasama faaliyetleri sırasında zaman zaman yaşanan geçici bir durumu değil, memleketimizde bu çağın bize özgü hastalığı diyebileceğimiz bir gerçeğini seslendiriyordu. Ne hazindir ki dağdaki çobanından padişahına şiir söyleyen bir milletin çocukları hakaretsiz, küfürsüz konuşamaz olmuşlardı ?modern? zamanlarda.
Konuşamıyoruz; çünkü karşımızdaki hakkında öyle kırılmaz, parçalanmaz önyargılarımız var ki bu barikatları aşmadan ne yapsak nafile.
Konuşamıyoruz; çünkü konuşan taraflar çoğu zaman anlaşmak veya bir orta yol bulmak için değil çoğu zaman kendi düşüncelerini karşı tarafa kabul ettirmek istiyor. Böyle bir yaklaşımın sonu kavga olmaz da ne olur?
Konuşamıyoruz; çünkü seçtiğimiz kelimeleri rakibimizi yok edecek en ağır silahların yerine kullanıyoruz.
Kahvede bir köşede çayımı yudumlarken oyun oynanan masalardan gelen konuşmalara tahammül sınırlarımı zorlayarak kulak misafiri oluyorum; küfür ve hakaret içerikli sözlerin çok büyük bir oran tuttuğunu izliyorum kahrolarak.
Bahçemde bir şeylerle meşgul olurken komşu arsada atılmış otomobil lastiklerini üst üste yığarak çift kale oluşturup top oynayan çocukların konuşmaları geliyor kulağıma: Küfürsüzü neredeyse yok.
Bu çocuklar oynadıkları oyunda koşmaktan daha çok birbirlerine bağırıp çağırarak, küfrederek evlerine döndüklerinde elinde kumanda günün haberlerini izlemekte olan babalarını hiddetten köpürerek televizyon ekranına karşı küfrettiğini görüyorlar. Al sana çocuklar için rol model!
?İnsan insanın en büyük sorunu? haline geldiğinden beri memleket de adeta kurtlar sofrasına dönmüş bulunuyor. Yıllardır izlediğimiz Kurtlar Vadisi ve şimdi TRT?de seyretmeye başladığımız Kurt Kanunu adlı filmler aracılığıyla bir kuralı öğrenmiş bulunuyoruz: Kurtlukta düşeni yemek kanundur. Çocuklarımızın rol modelleri artık anneler, babalar ve eğitimcilerden çok etkilendikleri dizilerin kahramanları artık. Kulaklarımızdan kalplerimize, beyinlerimize iletişim kanallarından gece gündüz dalga dalga gelip bilincimize doluşan kelimeler tasavvurumuzu şekillendiriyor kaçınılmaz olarak. Halbuki beden sağlığımız için beslendiğimiz gıdalara dikkat ettiğimiz kadar ruh sağlığımıza iç evrenimizin huzurlu olmasına da aynı önemi fazlasıyla göstermemiz gerekmez mi?
Özellikle rol model kişilerin nasıl konuştukları, nasıl davrandıkları o kadar önemli ki bu gerçeği Hintli bilge Mahatma Gandi şöyle belirtiyor:
?Sözlerinize dikkat edin, düşüncelerinize dönüşür;
Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür;
Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür;
Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür;
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür;
Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür;
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.?
Yıllar var ki bu millet, Meclis?inin kürsülerinden diriltici etkisini uzun
zaman hafızasına nakşedeceği hitabet örneklerine hasret.
?Konuşamıyoruz? sözünü söyleyenler toplumun en yukarısındaki insanlar olunca ortamın sıkıntılı bir hal aldığını düşünmemek elde değil. Biz özellikle onların ve toplum önünde rol model durumundaki herkesin hem de güzel güzel konuşabildiklerini görmek istiyoruz.
Konuşabilmeliyiz; çünkü konuşulamayan yer sözün bittiği yerdir. Sözün bittiği yeri ise, Allah korusun, düşünmek bile istemiyoruz.
Selamların en güzeliyle?
Hacı Halim Kartal 26 Mart 12