banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

İlçemizde faaliyet gösteren Seydişehir Gençlik Derneği?nin 2011?in sonlarına doğru ?Haydi Çocuklar Camiye? adıyla başlattıkları pek alışık olmadığımız bir etkinlik sayesinde camilerimizde uzun kış ayları boyunca tatlı bir çocuk hareketliliğine tanık olduk. Yanılmıyorsam 15 Nisan?da sona erecek. Sabah namazı dahil neredeyse bütün vakitler mabetlerimizde çocuk masumiyetinin türlü güzellikleriyle yetişkinleri fazlasıyla duygulandıran hoş anlar yaşandı. Umarız bu hava hep devam eder.

 

        Camilerdeki çocuk hareketliliği öncelikle M.Akif?i getirir aklıma. Şair çocukluğunu anlatırken babasının camiye götürüşünü, orada yaramazlık yapmamaları için kardeşiyle kendisini uyarışını, babası namaza durup da başıboş kaldıklarında tüm uyarıları unutup bildiklerini okuduğunu şu dizelerle anlatır:

   ?Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: "Bu gece,

    Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence.

    Giderseniz gelin amma namazda uslu durun,

    Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!"

    Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi.

    Namâza durdu mu, hâliyle koyuverir peşimi,

    Dalar giderdi. Ben artık kalınca âzâde,

    Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde!?

 

        Namaz esnasında çocukların fısıltıyla konuşmaları, gülüşmeleri hatta kimilerinin saflar arasında koşuşmaları sebebiyle kimi yetişkinler memnuniyetsizliklerini belirttiklerinde bu mısraları okur, çocukların birçok şeyi oyunla öğrendiklerini, biraz sabır ve hoşgörüyle her şeyin daha güzel olabileceğini söylemeye çalışırdım.

            Bir nisan sabahı namazdan sonra, cami içinde çocukların imamla muhabbetleri, mabedi dolduran o cıvıltılı hava aklıma başka bir şairin, Fazıl Hüsnü Dağlarca?nın, 1940 yılında yayımlanan Çocuk Ve Allah adlı şiir kitabındaki bir şiirini getirdi.       

 

Şairin bu şiirinde biz de çocuk dünyamızdan izler bulur, bizim de yaşadığımız kimi duyguların zengin ve çocuksu bir düş gücüyle dile getirildiği hissederiz.        

 

                   BU ELLER MİYDİ

Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.

Bilyelerin aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgârı.

Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerinin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.

Kaybolmuş, o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken..

Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak,
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.

Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçük şişelerini                                                                Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allah?a açılan!?

Ellerimizi Allah?a, bir şeylerimizi kaybetmeye başlarken açmak gibi hastalığımız var maalesef. İşte Dağlarca?nın bu şiiri bana çocuklarımızın her bakımdan mükemmel yetişmeleri için ne büyük, ne zengin imkanlara sahip olduğumuzu; ama bu zenginlikler içinde fakirlik çektiğimizi hatırlattı.

?Çocuk Ve Allah? aynı zamanda Mustafa Ulusoy?un bir makalesinin de adı. Yazar, çocuk Allah ilişkisini çok yönlü bir şekilde  ele aldığı ve herkesin muhakkak okumasını istediğim makalesinin bir yerinde, kainatın çocuğun içine yerleşmesindeki sorunlardan söz ederken mükemmel bulduğum şu tespiti yapar:      

?Çocuktaki duygusal zekâ gelişimi ile nesnelerle, kâinatla ilişki kurma biçimi arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Duygusal zekâ, nesnelerle sağlam, tutarlı, derin ve anlamlı bir bağlanma ile mümkündür.?

            ?Çocuğun kâinatla bağlanmasının güvenli bir bağlanma olması ve sağlam bir duygusal zekâ gelişimi için ikinci gerekli olan durum, kâinatla ilişkiye Yaratıcının katılmasıdır. Çocukların ruhu ve kalbi yetişkinlere göre daha duyarlıdır. Çocuk ne kadar kâinatla, Yaratıcıdan bağımsız olarak derin bir ilişki kurmaya teşvik edilirse edilsin, kâinat çocuğa; karmaşık, incitici, geçici, kocaman gelecektir. Çünkü ?Kalpler ancak Allah?ı anmakla doyar.? Bu, çocuğun kalbi için de gereklidir. Çocuğun ihtiyacı olan Yaratıcı?nın, kâinatta görünen O?nun özellikleri yoluyla insanın kalbine yerleşmesidir. Kâinat yoluyla Yaratıcı ile kurulacak bir ilişki ile ancak çocuk kendini güvende hissedebilecektir. Çocuk için birkaç temel ihtiyaçtan biri de güven duygusudur ve bu duygu duygusal zekânın gelişimi için çok elzemdir.?

        Çocuklarımızın hiçbir şeyle mutlu olmadıklarından mı, çok yaramaz olduklarından mı, ellerine geçirdikleri her şeyi kırıp döktüklerinden yahut hiçbir şeyi önemsemediklerinden mi yakınıyoruz? Öyleyse camilerimiz gibi, mukaddes kitabımız Kur?an gibi yanı başlarımızda duran paha biçilmez hazinelerin farkına varamamışız demektir.               

        Kainatla ilişkimize Allah?ı dahil edebilmek? Galiba işin sırı bu.   

        Selamların en güzeliyle?

        Hacı Halim Kartal                       04 Nisan 2012

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.