banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

        İnsan seçici olmalı elbette. Kişinin gördüğü, duyduğu her şeyi beğenmesi, beğenmeden öte her şeye hayranlık duyması hiçbir şekilde tasvip edilemez. Hatta böyleleri için halkımızın engin bilgeliğinin ürünü olan manilerde alaylı bir uyarı bile vardır:

 

Bahçede iğde midir?

Dalları yerde midir?

Her gördüğün seversin

Sendeki mide midir?

 

Bunun tam tersi de olabilir. Yani adam hiç kimseyi veya hiçbir şeyi beğenmez, herkeste her şeyde bir kusur bulur. Dahası doğup büyüdüğü mekanları beğenmeyen, beğenmediği gibi içinden çıkıp geldiği toplum kesimleriyle alay edenleri, halkı aşağılayanları biliriz. Bu durum yerine göre bir hastalık belirtisi bile sayılabilir. Halk, kendi değerlerine yakın olanları da kendine tepeden bakıp adam yerine koymayanları da çok iyi bilir; fakat tepkisini hemen koymaz. Şöyle bir bakar kimin söylediğine, ne söylediğine. Çoğu zaman Mevlana gibi düşünür; suskunluğu cevabı olmadığından değil, edebindendir.

 

Muhasebe adlı şiirinde  milletçe geçirdiğimiz toplumsal değişimi 

“Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
        Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş..” mısralarıyla anlatan Üstad Necip Fazıl Kısakürek diyor ki: “ Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.”

 

Beğenmeme daha iyiyi, daha güzeli ve insan fıtratına aykırı olmayan daha mükemmeli aramaya bulmaya yönelik bir tepki olsa ona kimsenin bir diyeceği olamaz; lakin devir devir moda rüzgarlarına kapılarak başta kendine ve toplumuna yabancılaşanlara ozanlarımızın bir çift sözleri hep olmuştur, olacaktır.

 

 Halk edebiyatımızda ‘taşlama’ türünün güzel örnekleri vardır. Üstad’ın bu özdeyişi bana, son iki yüz yılı aşkın bir süredir önce aydın bildiğimiz insanların yakalanıp sonra da yavaş yavaş toplumun bütün kesimlerine bulaştırmaya çalıştıkları Batılılaşma hastalığının, aşıklarımızın diliyle ifade edilen yansımalarını hatırlattı. İşte bunlardan biri kimilerine göre Kazak Abdal’a kimilerine göre ise Develili Seyrani’ye ait olduğu belirtilen taşlamadır ki okuduğunuz zaman ozanlarımızın bu hastalıklı hallere öyle bir ayna tutmuşlardır ki  yıllar önce koyduğu manzaranın pek değişmediğini göreceksiniz:

 

“Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını, softa bozgunu
Selam vermek için insan beğenmez

Âlemi ta’n eder yanına varsan
Seni de yanıltır mesele sorsan
Bir cim bile çıkmaz karnını yarsan
Meclise gelir de erkân beğenmez

Her çeşit insandan birkaç eşi var
Mektepten kovulmuş günah işi var
“Rabbi yesir”inde dört yanlışı var
Tahsil etmek için irfan beğenmez


Yayladan yaylaya konup göçer de
Arpayı buğdayı ekip biçer de
Mısır yaprağın kıyıp içer de
Tütünü bulunca duman beğenmez

Bir odası vardır gayet küçücek
Kendi aklı sıra keyf yetirecek
Bir çanağı yoktur ayran içecek
Kahveyi bulunca fincan beğenmez

Seyranî söyledi bu doğru sözü
Haddeden çekilmiş doğrudur özü
Şehre gelin gitse bir köylü kızı
Lâl ü güher ister, mercan beğenmez
                                                     Develili Seyranî  

 

Devir devran değişir de insan davranışları değişimlerden etkilenmez mi? Elbette etkilenir; fakat bu değişim insanın özüne yüce Rabbimizin yerleştirdiği fabrika ayarlarını bozmaya yani fıtrata aykırı istikamette olursa artık ne yapılsa fren tutmayan böylesi değişimlerin varıp dayanacağı yer çürüme ve nihayet kokuşma olmaz mı?

 

Son sözü, gazeteleri birkaç gün önce vefat haberini “Mihriban öksüz kaldı” manşetiyle duyurdukları Abdurrahim Karakoç’un Köroğluna Mektup adlı şiiriyle bitiriyor bu vesileyle öğrencilik yıllarımda tanıyıp sevdiğim “Hasan’a Mektuplar”ının he birini ‘Ha Hasan’a ha sana’ diyen söz ustasının mesajı kabul edip bizim kuşağın mısralarını dilinden düşürmediği bu güzel insana Allah’tan rahmetler diliyorum.  



“Benden selam olsun Koç Köroğlu'na;
Şimdi devir başka, zaman değişti.
Karga konar kır atların belinde;
Arpa bulunmuyor, saman değişti.

Gayri ne Kenan var, ne Demir'oğlu...
Tarihe karıştı Ayvaz"la Hoylu,
Herkes Bolu beyi, her taraf Bolu;
Yiğitlik kalmadı, insan değişti.

Sır tutmuyor suya giden testiler;
Kılınçları müzelere astılar;
Çamlıbel'in çamlarını kestiler;
Dağlar çıplak kaldı, orman değişti.

Kale yoktur, ok atılmaz burçlardan;
İnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan;
Boz tavşanlar haraç alır kurtlardan;
Erlik başkalaştı, meydan değişti.”

 

Selamların en güzeliyle….     H. Halim Kartal

 

12 Haziran 2012

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.