banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

        Bu yazımı Mustafa Ulusoy’un 11 Ağustos’ta Zaman gazetesinde çıkan “Dünyanın Üzerindeki Çizgi”  başlıklı yazısından etkilenerek yazdığımı belirtmeliyim. Şiir dilini çok iyi kullanan yazar yaşamın çift kutuplu akışını hikâye ediyor:

“Televizyonda ne yazık ki haberler vardı.

Haberlerle ikiye yarıldı dünya.

Bir tarafta savaş bir diğer tarafta selam ve esenlik vardı.

Haberlerde sadece savaş vardı.

Savaşlar durmak bilmiyordu. Çünkü insanda nefs-i emmare vardı. Nefs-i emmare her daim şeytanı dinlerdi…

“Dünyanın üzerinden bir çizgi geçti.

Çizginin bir yanındaki cennet bir yanındaki cehennemdi.

Bir yanındaki "ben" diğer yanındaki "O."

Bir yanındaki iyilik bir yanındaki kötülük.

Bir yanında açlık yer aldı bir yanında tıka basa tokluk.

Bir yanı merhametle doluydu dünyanın bir yanıysa zulümle.

Dünya, insan kalbi kadar yorgundu.

Bir yanı hayat bir yanı ölümdü.

Bir yanı fanilik bir yanıysa sonsuzluk…

Görünmez bir çizgi geçti dünyanın üzerinden...

Aylardan Ramazan'dı.”   

Evet, aylardan Ramazan’dı ve Ramazan’ın ardı bayram.  

        Takvimlere göre bir bayrama daha yaklaşıyoruz. Halk hafızasında “On bir ayın sultanı” olarak yer etmiş ‘rahmet ayı ramazan’;hayatımıza ilk günlerde farklı bir telaş ve heyecan getirse de neticede onu iftar, sahur, teravih üçgenine indirgediğimiz bir geleneği tekrarlamaktan öteye taşıyamıyoruz bir türlü. Buna ibadeti gelenekselleştirmek suretiyle özünden uzaklaştırıp, içini boşaltmak denebilir mi bilmiyorum; bana öyle geliyor.

 

        Küçük büyük bütün marketlerde bayram alış verişlerinin en önemli nesnesi olan çikolata, şeker, lokum çeşitlerinin en göz alıcı şekilde sergilendiğini görüyoruz. Pastanelerin camekânlarında baklava siparişi verilebileceğini belirten duyuruları var. Adı ‘Şeker Bayramı’ olarak tescil edilmiş bir bayram öncesi çarşı pazar görüntülerinde bundan daha doğal ne olabilir ki?

 

Birbirinden leziz tatlılar yapmak için evlerde gene tatlı bir yarış var mı? Varsa da pek ilgimi çekmiyor eski günlerde olduğu gibi. Her şey değişiyor. Değişmekle kalsa, bozuluyor. Tat alma duyularımız bile bozuldu. Memlekette iyi gitmeyen bir şeyler var ki iştahımız da iç açıcı değil. Bu yüzden her yıl ambalaj teknikleriyle çekiciliği iyice artırılan şeker- çikolata türünün en pahalısında bile umduğumuz tadı bir türlü bulamıyoruz.

 

        Bayram mı? Evet, şeklen bayram!

       

        Bayram; karayolları kan gölü…

 

        Bölücü teröre yatırım yapanların tüm mukaddesleri huzuru katletmek olunca maalesef vatandaşın bayramının matemden farkı kalmıyor. Velhasıl güzelim memleketimde kahrolası terör sebebiyle yıllar var ki bayramlar bayram gibi yaşanmıyor.

 

        Komşuda yangın var!

 

        Belki bayram günlerinde de şehirleri kendi orduları tarafından bombalanan insanların can havliyle yurtlarını yuvalarını terk ederek ülkemize sığınmaya çalışırlarken sınırlarda vuruluşlarını izleyeceğiz televizyonlarımızda.

 

        Filistin’de Gazze’de masum insanların üzerine İsrail uçakları bomba yağdıracak bayramda. Çocuklar, anneler ölecek.

 

        Bayram; her tarafta zalimler zulümlerini bayramda daha beter icra edecekler.

        Bayram; ama biz birbirimize merhameti çok göreceğiz.

 

        Sahi böyle bir ahval ve şerait içinde kutlanan bir bayramın nesi bayram?

        Şairin.”Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda” dediği zamanlardan beri bayramların yalnız adı var.  

        Bayramınız mübarek olsun.

        Selamların en güzeliyle.,,

 

        Hacı Halim Kartal                       15 Ağustos 2012

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.