Kahvehanenin tarihi 14. yy’da Ortadoğu'ya, Hindistan'a, Asya ülkelerine yayılan kahvehanelerin Osmanlı’da açılışı 15.yy. rastlar. İlk kahvehanelerin müşterilerini daha çok dönemin aydınları, bürokratları, eğlence düşkünleri oluşturur.
Osmanlının Son dönemlerde ise kahvehaneler, gruplar halinde toplanıp kitap okunan, sanat tartışmaları yapılan ya da tavla, satranç oynanan yerler olarak bilinir.
O günden buyana değişerek devam eden kahvehane alışkanlığı bugün de bir ağ gibi metropollerden başlayarak en küçük köye kadar yaygınlaşmış ve tüm Anadolu’yu sarmış durumda.
14 .yy da ki İlk kuruluş amacıyla hiçbir benzerliği kalmayan bu günkü kahvehaneler, bugün sosyal hayatta daha çok boş vakitlerin geçirildiği yerler haline gelmiştir. Son yıllarda hükümetin aldığı kapalı alanlarda sigara yasağı sigara tiryakileri için pozisyon değiştirme zorunda kalan kahvehaneler önünde arkasında çatısında bulunan açık alanları da kullanarak ile her kesimden insanın gittiği vakit öldürme! Yerleri pozisyonundadır.
Anadolu’da masum arkadaşlıklarla başlayan iki alışkanlık vardır,birisi kahvehane alışkanlığı, diğeri sigara alışkanlığı.
Araştırın ikisi de insana arkadaşı tarafından bir ikiden bir şey çıkmaz diyerek başlatılır ancak zamanla alışkanlık halini alır.
Teşhisi olup da tedavisi mümkün olmayan bu iki hastalığın ortaya çıkardığı hastalık ve kültürsüzlük toplum olarak geldiğimiz seviyeyi göstermeye yeterde artar bile..
Eğitim ve kültür seviyesine bakılmaksızın tüm kuşaklarda görülen bu alışkanlıklar toplumun bütün kesimlerini sarmış durumda.
Son zamanlarda büyük şehirlerden küçük yerleşimlere kadar yaygınlaşmaya başlayan kadın kahvehaneleri, olayın hangi boyutlara vardığını göstermeye yetip artıyor.
ABD’li bir psikologun zekâ seviyesi düşük insanların zekâları gelişsin diye icat ettiği okey bugün kahvehanelerin ve kahvehane müşterilerinin vazgeçemediği oyun haline geldi.
İnsanın sadece kendine verdiği zararla kalmayıp gelecek nesillere kötü örnek olması sebebiyle uzun yıllar daha toplumu sürükleyecek olan bu vakit öldürme mantığı bizi üreten toplumdan, tüketen bir toplum haline getirdiği ortada.
Kahve alışkanlığı toplumda okuma alışkanlığı ile ters orantılı bir şekilde gelişiyor. Bugün okuma seviyesi toplumda ne kadar düşükse kahve alışkanlığı da o kadar yüksektir.
Eğitim seviyesi diye bir sınır tanımayan bu alışkanlık başta meslek lokallerini ve öğretmen evlerini kuşatmış durumda.
Bugün topluma insan yetiştiren öğretmenler işi gücü olmayıp da kahveye giden insanlara nazire edercesine öğretmenevinde, okeyle tavlayla vakit geçiriyor.
Sosyal hayatları sadece masadaki dörtlüyle sınırlayan kahvehane alışkanlığı toplumdaki ailevi yaşam şeklini sabote etmekle kalmayıp, evini barkını çoluk çocuğunu eşini dostunu unutturmakta, insanı daha çok yalnızlığa itmektedir.
İnsanı doğal yaşamın güzelliklerinden, eş dost ziyaretinden mahrum bırakan, bir yaşam tarzına mahkûm etmektedir.
350 ila 500 arasında kelimeyle konuşan bir toplumun seyisini yükseltmek için daha çok işimizin olduğunu söylemeye bir kez daha gerek duyuyorum.