2012 ve önceki yıllarda çok güzel şeyler oldu.
Ama TV. lerde vahşet haberleri daha çok öne çıktı.
“Parça parça doğradı. Boğazını kesti. Başını taşla ezdi.”vs.
Bu vahşetleri işleyen vahşi ruhlu katillere “lanet” yağdırırken “sıradaki haber bari iyi olsa” der demez savaş, terör, trafik vahşeti kan revan içinde can verenlerin görüntülerini seyrediyoruz.
Velhasıl tedirgin, endişeli olmadığımız gün geçmiyor.
“Hayırlarla bir de bu badireyi atlatsak” dediğimiz çok olaylar oluyor.
Yılbaşı kutlamaları bir moda oldu. Kural haline geldi.
Hıristiyanlar açısından kendi öz değerlerini çocuklarının hafızasına kazımak için Noel baba ve yılbaşı kutlamaları iyi bir fırsat.
Bizim kültürümüzde bu yok. Bizim Noel babaya hiç ihtiyacımız yok. Çünkü bizim inanç değerlerimiz baştan sona hayır ve iyilik.
KONFÜÇYUS şöyle der “Bir neslin kaderini bir evvelki nesil tayin eder”
Seksen senedir milli-manevi değerlerimiz yok sayıldı.
“Haramlarda hayır yoktur.”Diyenler susturuldu.
Batının ilim, teknik ve evrensel değerleri yerine ne kadar rezalet varsa ithal edildi.
Ahlaksızlıklar cazip ve çekici hale getirildi. Gençliğin direnme gücü kırıldı.
Kendi öz medeniyetimizden kaçışlar, helalden harama firarlar başladı.
Bizdeki yılbaşı kutlamaları da Paris’tekiler gibi.
Ümit pompalayan “milli kumar(piyango) biletlerinin tamamı satılmış.
İçkili lokantalar, pavyonlar, barlar, meyhaneler, balolar… Hepsi full.
Meydanları dolduranların acayip sesleri, çığlıklar, naralar, cinsel sululuklu şarkılar, itişip kakışmalar.
Kapkaç, hırsızlık, uyuşturucu, cinsel tacizlere karşı güven timleri teyakkuzda.
Midelerini içkiye açmış yani meyhane olmuş insanlar.
Alkol komasına girip yere yığılanlardan bir gencin adı da BURAK.
Yazık oluyor gençlerimize.
Ömer Hayyam’ın dediği gibi;
“Bir elde kadeh bir elde Kur’an
Bir helaldir işimiz bir haram
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kafiriz ne tam Müslüman.”
Bir alışveriş merkezi açılışında çocuklara içki verildiğini seyrettik.
Sarhoş olduğu için tuhaf hareketler yapan, abuk sabuk konuşan gençler
Trafik denetimine takılan alkollülerin herkese maskara olan hallerine çok üzüldük.
Alkol bir felaket.
Yılın ilk cezaları alkolden. İlk kazalar da yine alkolden. Ve diyaloglar;
-Bu gün yılbaşı idare edin.
-Memur Bey ceza kaç lira?
-700
-off
Bütün bunlar ülkemizin hayrına mı? İnsanlığın iyiliğine mi?
“HARAMLARDA HAYIR YOKTUR.”
Biz içmiyoruz da hatasız, günahsız mıyız? Asla!
“Murakaba-i Nefs”dediğimiz kendi iç halimize bakıyor muyuz?
Kendi dağlar gibi ayıbımızı unutup başkalarının ayıplarıyla uğraşıyoruz.
Hep başkalarında kusur arıyoruz., bulduğumuz kusurlardan sonra da eleştiri kırbacını hemen şaklatıyoruz.
“Her günah içki gibi insanı sarhoş etseydi, ayık gezenlerin sayısı az olurdu.” buyrulmuş.
Yani diğer büyük günahları işleyenlerin tesiri dışa yansımış olsaydı kusursuz insan kalır mıydı?
Mesela; gıybet edenin ağzı hiç kapanmamış oluverse, iftira edenin dili ağzı dışında sarkık kalsa vs.
Gıybetin insanların iç dünyasına verdiği zarar görülür olsa, incinen, darılan, kırılan gönüllerin halleri dışa yansısa, kaç kişinin kalbi sağlam görülebilir?
İçki içmek haram, peki gıybet etmek de haram. İki haram arasında ne fark var? İçki içenleri kınıyoruz da gıybet edenleri niye kınamıyoruz.
Yapa yapa alıştığımız günahları önemsememek gibi çok tehlikeli bir duruma düşüyoruz.
İnançlarımızı davranışlarımıza yansıtamıyoruz. En büyük sıkıntımız bu.
Şükür ki Settar olan Rabbimiz günahlarımızı örtüyor da dünyada rezil-i rüsvay olmuyoruz.
Mideyi haramdan, dili gıybetten, kalbi kıskançlık ve kinden temizleme gayreti göstereceğimiz bir ömür diliyorum.