Birbirimize karşı daha sabırlı, daha anlayışlı olamaz mıyız?
Kavga üsluplarını dinleye dinleye gönlümüz zihnimiz karardı.
Şiddet çok kötüdür. Kavga fitnedir. Şiddete de kavgaya da hiç bulaşmamalı. Bulaşılmış ise de durdurulmalı.
Eskiden araya girilir, büyükler, imam, öğretmen, konu komşu kavgayı teskin eder, tarafları barıştırabilirdi.
Şimdilerde o yok.
Çünkü her tarafta kavga. Hangi birini durduracaksın. Yol verme kavgası, kaldırım kavgası, yan bakma kavgası, mafya hesaplaşması, arazi kavgası, alacak verecek kavgası, taraftar kavgası, parti kavgası, sağ-sol kavgası, mahalle kavgası, karı-koca kavgası, gelin kaynana kavgası v.s.
Kavga tutkunu şiddet yanlısı insanların sayısı çok fazlalaştı. Hakaret etmekten, tartışmaktan, münakaşadan keyif alan insanlar var.
Toplumsal bir erozyona uğramış gibiyiz.
İnsanlar arasında çok ciddi kutuplaşma (ihtilaf) var.
Ufacık bir mesele bile büyütülüyor, hemen anlık tepki veriliyor.
Doktor muayene sırası için bile, tartışan atışan insanlara şahit oluyoruz.
Şiddet her alanda yaygınlaşmış.
Televizyon dizileri, filmler hep şiddet içerikli.
Caddeler, sokaklar, stadyumlar, pazar yerleri kızgın asabi insanlarla dolu.
Yakıp yıkmaktan, tahrip etmekten hoşlanan, Şeytan tıynetli insanlar çoğaldı.
Çocuk oyuncakları içinde bile en gözde olanı silah.
Kavganın şiddetin girmediği hane yok.
Hane içinde de kavgaya şiddete bulaşmayan kimse yok.
Yani şiddete maruz kalmayan insan yok gibi.
Böyle bir ortamda sevgi, saygı hoşgörü gibi değerler nasıl doğup büyüyüp barınabilsin.
Hele siyaset tam bir kavga alanı.
Nefsaniyet üslubunun, bencil tepkilerin sergilendiği bir alan.
Benim gibi yaşlı olanlar bilir ki, ülkemizde yıllarca Ecevit - Demirel kavgası yaşadık.
Kim ne kazandı bu kavgadan. Hani bir mısra var ya : “ Ne kendi etti rahat, ne ele verdi huzur.” Diye.
Bugün de değişen pek bir şey yok.
Yani siyasetin tadı hala yavan. Sevgi, saygı, hoşgörü yaşayamadan yaşlanıp gidiyoruz.
Biri konuşuyor ötekine hakaret ediyor, dinleyenler de alkış tutturuyor.”bravo”
Ne kadar çok hakaret ederse o kadar bol alkış.
Basın ve televizyonlar bunu canlı olarak yayınlıyor.
Böyle konuşmalar, bu tarz bir siyaset, insanları kaynaştırır mı ayrıştırır mı?
Memleket büyüklerimiz erdemli, ahlaklı, güzide şahsiyetler olmalı ki halk ta onlara derin bir saygı duysun.
Sükûnetle ve incitmeyici bir üslupla konuşulan bir melese yok gibi.
Bağırıp çağırışmalar, hakaretler, kırıcı polemikler, acımasız eleştiriler, inatlaşmalar hep gerginlik üretti.
Sinirler gergin insanların morali bozuk.
Sinirler gergin olunca mide kasılıyor, hazım bozuluyor, can sıkılıyor.
Adale ve kafalarda ağrı başlıyor. Ve doğru doktora.
Hastaneler full dolu.
Her evde kutu kutu kullanılmayan ilaç var.
Psikiyatri bölümünün adı “Ruh ve Sinir Hastalıkları” idi.Bu bölümlere insanlar “ adım deliye çıkar” diye kimseye görünmeden muayene olmaya çalışırlardı.
Şimdi en çok hastası olan psikiyatri(Ruh ve Sinir Hastalıkları ) Bölümleri.
Öyle eskiden olduğu gibi gizlenmeye gerek yok.
Uzmanlara göre Türkiye’nin yarıya yakını depresyondaymış.
Ve antidepresan ilaçların kullanımı da yüzde yüz altmış artmış.
Ruhun gıdası olan maneviyata daha fazla önem verilmesi gerektiği de uzmanların tavsiyesidir.
Maneviyattan uzaklaştıkça mahvoluyoruz.
İnsana iyilik yapmak büyük sevap kazandırır.
İnsana eziyet etmek, kötülük yapmak ta büyük günah kazandırır.
Güzel geçinmek, şiddet ve kavgadan uzak durmak Mü’minin özelliklerindendir.
Gıybet, iftira, yalan, kusur arama, tahkir etme, kötü lakap takma, insanın şeref ve haysiyetine saldırmanın kul hakkına girmek olduğu unutulmaya başlanırsa huzursuzluklar daha da artar.
İnsanlar ağlatılmamalı, incitilmemeli, iç dünyalarına zarar verilmemeli.
Bizim manevi önderlerimizin hayatlarında asla şiddet ve kavga yoktur.
Onların yoluna ram olmadan insan(lık)ın huzur bulması mümkün olmayacaktır.