ETUDOSD (Eğirdir Turizm Tanıtma ve Doğa Sporları Derneği) Kulübü tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen Dağcılık Şenliğine katılmak için sabah 04.30 surlarında Seydişehir’den hareket ettik.
Fahri Kubilay, Hüseyin Bostancı, Hasan Zorlu ve Adnan Taşçı’dan oluşan Seydişehir Dağcılık ve Fotoğrafçılık Ekibinin hedefi zirveye ulaşmaktı…
Beyşehir gölünde gün doğumunu fotoğraf karelerine sığdırdıktan sonra ekip arkadaşlarımızdan Hasan zorlunun annesi ve babasına ellerini öpmek için ilk molamızı Yenişarbademli’de verdik…
Asil ve kocaman yürekli iki insanın hem evlatlarına hemde bizlere gösterdikleri ihtimam Anadolu’nun gittikçe azalan karakterlerindendi…
Son derece misafir perver ve tatlıdilli anam kahvaltı yaptınız mı demesi ile sofrayı kurması arasında 10 dakika geçti... İçinde kuşun sütü eksik natürel gıdalardan oluşan kahvaltı soframızı o güzel ananın dualarıyla yaptık…
Kahvaltı sonrası ilk uğrak yeri Kudabat Sarayı… ziyaret etmeye değer.. Çinileri’nin Karatay müzesinde sergilendiğini öğrendik…Birir taraf göl, bir taraf saray kalıntıları tatlı su kaynağı göle akıyor buz gibi su… Ve ilerliyoruz … Ormanlık alan tertemiz hava…
Pınargözü mağarasına varmadan hemen elli metre aşagıda şelale oluşmuş… Buz kesen soğuklukta ki şelaleyi fotoğraflarken iki yaşlı dağcının sırt çantalarını indirmelerinden mola vereceklerini düşünürken soyunmaları ile anladım ki suyun bedensel tadına bakacaklardı…
Fotoğraflayacağım anda kameramın etkisiyle de hızla buz gibi suya giriverdiler…
Her yıl gelip buz gibi suya girdiklerini beyan eden Yörükler ekimizin gözü karası Hüseyin Bostancı’nın adrenalini de yükseltmişti… Gaza geldi O’da dalıvermişti buz kesen suya…
İlerliyoruz ve Pınargözü mağarası içinden derya gibi su ve eğilip bakıyoruz suyun serinliği ile içeriden buz gibi soğuk hava akımı serinletiveriyor. Türkiye’nin en uzun ikinci magarası imiş… 16 km uzunluğunda… Onu da öğrenmiş oluyoruz.
Hemen yanında bulunan 300-400 yıllık çam ağaçları müthiş temiz havası ile görülmeye değerdi….
Anamas Dağlarının ve Batı Torosların en yüksek zirvesi 3000 metre. Nihayet Melikler yaylası varıyoruz her taraf çadır ve insan kaynıyor.
Dedegül dağı ismini 2400 metrelerde bulunan yaz aylarında açan güzel kokulu Dedegül adlı çiçekten alıyormuş..
Etrafı çam ormanları ile çevrili bir yer...
Hızla çadır kuracağımız yer arıyoruz yamaçta olsa bir yer buluyoruz hemen yanı başımızda İzmir ekibi sıcak bir diyalog ve herkesin yüzü gülüyor Türkiye’nin her yerinden dağcılar.
Çadırlarını kurmuşlar pankartlarını asmışlar kimisi yemek yiyor kimisi kendi çapında dinleniyor.
67 yaşından 15 yaşına kadar kadın kız erkek binlerce insan. Organize mükemmel her şey düşünülmüş .
Yaylada her şey mükemmel tırmanacağımız anamas karşımızda planlar yapıyoruz kaçta çıksak kaç saatte varılır ve kendi adıma heyecanlıyım .
Anadolu çocuğuyum ama şimdiye kadar Seydişehir ‘de bir çok dağa tırmandım ama hiç böyle dik ve yüksek bir yere çıkmadım.
Acaba gücüm yeter mi yolda kalırmıyım diye bir çok tedirginlikle planımızı yapıyor gece çadıra geçip yatıyoruz . uyumak mümkün mü saat 4:00 ekip ayakta buz gibi hava buz gibi su hemen Adnan hoca ateşi yakmış suyu ısıtıp abdest alarak sabah namazını kılıp yola düşüyoruz ama zirvenin ortalarında 3:30 çıkan ekip.
Karanlık ve kamptaki büyük çoğunluk bizim gibi düşünmüş tek sıra halinde başlıyoruz tırmanışa en zor parkur başlangıç iflahımızı kesti ama erken ve enerjik olduğumuz için hızlı geçiyoruz.
Zor ve dik bir parkur hedef belli gibi oraya odaklanıp yürüyor derken en zor yer son 300 m oldukça dik dağcılar tek sıra halinde kuyruk uzamış gitmiş belikli zor yer o kısımda bizden öce gidenler dönüşe geçmiş ..
Sonunda zirvedeyiz...Zirve aslında 2998 metre....Zirveye dikilen türk bayrağı 3000 metreyi tamamlamış oluyor.. zirveye çıkmak zirvede olmak hedeflenen yere varmak tarif edilemeyecek kadar kıymetli bir şey
Aşağıda harika bir manzara var..Eğridir gölü Beyşehir gölü afyon burdur dagları bile buradan görülebiliyor.. Seydişehir tarafından bir bulut kitlesi güneşli havayı hemen buz gibi yapıyor ve bulutlarla iç içe derken kısa kollu dururken üşümeye başlıyoruz resimlerimiz çektikten sonra huzur içinde inmeye başlıyoruz. Hüseyin bostancı korkulan yamaçtaki karda kaymaya başlyor birinci yamaçta denemek bile aklımdan geçmezken ikinci yamaçta bende deniyorum ve kar yumuşak oldugu için istediğim zaman durabiliyorum… Yaklaşık 300 m bu şekilde iniyorum. İnişte çıkış kadar zahmetli dogru zamanda dogru ekipmanla antremanı ve enerjisi olan her insan çıkabilir .
Ve aşa gıda indimizde yayla girmeden yolu kenarındaki çeşmede saat 13.30 öğle namazımı kılıp rabbime şükrediyorum bana bu gücü verdiği için buraya sağ salim çıkmayı nasip ettiği için.
Elhamdülillah…