Kapitalizmin dayanılmaz cazibesi ile bir tüketim aygıtı haline gelen insanoğlu ihtiyaçlarında meydana gelen doyumsuzluk onu daha da dünyevi hale getiriyor.
Teknolojik olarak gelişen ve değişen dünyamızda Müslümanların eskilere nazaran dünyevi kaygıları, dünyevi istekleri, dünyevi beklentilerinde de haddi aşan bir artışı görmemek mümkün değil.
“Benim Hayatım, yaşantım ve Ölümüm Allah içindir” demesi gereken Müslümanların söylemleri ile olmasa da yaşantıları ve yönelişleriyle “Benim hayatım, yaşantım ve ölümüm dünya içindir” der hale geldiler.
Dünyevileşmeye yönelik bu rağbet o kadar arttı, o kadar arttı ki Kuran’da azgınlıkların dolayı helak edilen kavimlerin özellikleri sanki 21. yüzyıla taşındı.
İslam'ın dünya görüşü konusunda sahabeyi, İslam'ın dünyalık görüşü konusunda ise Karunların izinde gitmeye çalışan ve iki ayrı hedefi aynı anda görmek için ömür tüketen Müslümanlar dilleri ile ahreti, hırs ve tamahları ile dünyayı kazanmak istemektedirler!.
Uyarıcıların uyarılarına kulak asmayan bu insanlara, yaratılış gayesi hatırlatıldığında ise sadece sen mi Müslümansın, Müslümanlar zengin olmalı gibi savunmaya geçmektedir.
Doğrudur Müslüman zengin olmalı; Müslüman Hz Ebu Bekir gibi malının tamamını Allah yolunda verdiği zaman çoruna çocuğuna ne bıraktın diye sorulduğunda Allah ve Resulünü diyebilecek şekildeyse zengin olmalıdır.
Üzülerek ifade etmek gerekirse; Müslümanlar o kimselerdir ki Allah'ın adı anıldığı zaman kalbi titremesi, Allah'ın adı anıldığı zaman ürpermesi gereken kimseler olması gerekirken maalesef bu günün Müslümanları “konut fiyatları, borsa, altın, döviz yükseldiği zaman kalbi titrer ürperir hale gelmiştir.
Bizlere ne oldu Allah aşkına!.
Dünyevi endeksli umutlarla, paraya endeksli beklentilerle bu gidiş nereye diye sormak Müslümanların birbirini uyarı görevlerinden olması gerekir.
Mazur görün halimizin daha iyi anlaşılması için “Bu günün dünyaperest Müslümanları “ Ayakta iken, otururken, yan yatarken parayı zikreder hale geldiler, açık açık söyleyemeseler de zihinlerinde geçen duaları ise Rabbimiz, sen bu parayı boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi parasızlık azabından koru.”derler
Sanırım hiç kimsenin kendi nefsine hoş gelmese de birbirimize şöyle bir soruyu sormak zorundayız.
"Fe eyne tezhebûn: Nereye gidiyorsunuz?"
Asr'a yemin olsun ki, insan muhakkak büyük bir hüsrân içindedir."
Her şeyi hakkıyla bilen Allah (c.c.)’a yönelip, kalbi bir mutmainlik ile “Ya Rabbi Sana hamdolsun ki dünyaperest değilim” diyebiliyor musunuz?.