banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

 

        Hikayeyi bilirsiniz.

 

        Davranış eğitimi konusunda, özellikle tek başına sözün kifayetsiz kaldığı durumlar için anlatılmış mükemmel bir örnek olduğunu düşünürüm bu hikayenin:

 

            Arkadaşları ile devamlı kavga eden sorunlu bir genç varmış. Babası bir gün ona farklı bir ders vermek istemiş. Ona çivilerle dolu bir torba ve boş bir tahta perde vermiş. Oğluna: “ Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahtaya bir çivi çakacaksın” demiş.

 

Genç, arkadaşları ile yine kavga etmiş ve birinci günde tahta perdeye 30 çivi çakmış. Sonraki zamanlarda arkadaşları ile iyi geçinmeye çalışmış ve her geçen gün daha az çivi çakmış. Bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış.

 

Babası onu yeniden tahtanın önüne götürmüş ve demiş ki: “Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi sökeceksin.”

 

Bir gün gelmiş ki tahtada ki her çivi çıkarılmış. O zaman babası oğluna şu sözleri söyleyerek dersini bitirmiş: “Aferin, arkadaşlarınla iyi geçiniyorsun. Bütün çivileri tahtadan söktün; ama tahtada artık çok delik var. Eskisi gibi olmayacak. Her delik arkadaşlarınla kavga ettiğin zaman söylediğin kötü sözlerdir. Arkadaşların seni affetse de izleri hep kalacak ve bu delikler kapanmayacak. Arkadaşlarına değer vermelisin. Unutma ki her zaman onların yardımına, dostluğuna ihtiyacın olacak.

 

Hikayedeki babanın oğlunun olumsuz davranışlarını düzeltmek için verdiği ilk ders olduğunu düşünmüyorum çivilerlerle tahtalarla günler haftalar süren bu dersin. Belki defalarca uyarmış, saatlerce nasihat etmiş; ama netice alamayınca süresi uzun ve zahmetli bu yöntemi bulmuştur.

 

            “İnsan eğitimle doğmaz; ama eğitimle yaşar” demiş Cervantes. Haklı. Bir yerde insan varsa eğitim de var. Hem de hayat boyu… Olmazsa olmazımızdır eğitim. Bunun için bilgi gerek, emek gerek en önemlisi de peygamber sabrı gerek; çünkü bir insanın olumsuz bir davranışını düzeltmek için günler, aylar hatta yıllar gerekebilir.

 

        Günümüzde oğlunun kızının başkalarını çok üzen davranışlarını düzeltmek için haftalar belki aylar süren sabırlı bir mücadele veren babalar kaldı mı bilmiyorum. Bildiğim şu: Silahlı, bıçaklı yaralanmalarla kan revan görüntülere öylesine alıştık ki bu baş döndüren hengamede dil yarasının lafı mı olur? Dil yaralarını öyle çok önemsenecek yaralardan saymadığımızı düşünüyorum.

 

        Bir tahta perde edinsek ve bırakın davranışlarımızı, dilimizle birilerine verdiğimiz rahatsızlıkların her biri için bir çivi çakmaya kalksak yirmi dört saatte tahtanın ne hala geleceğini bir hayal edelim, bakalım tahtada yer kalacak mı?

 

        Aslolan insan ve onun iyi bir birey olarak yetişmesi, huzuru ve mutluluğu ise gerisi teferruat oluyor neticede. Ne kadar zaman alırsa alsın, neye mal olursa olsun insanı eğitmek kadar kazançlı bir ticaret düşünemiyorum. 

 

            Dil yaralarını yaradan saymadığımız  bir zaman diliminde sosyal hayatın da tadı tuzu kalmadı mı ne? Dilimiz, davranışlarımız… Hazreti Ali “Kişi dilinin altında saklı” demiş. Mükemmel bir tespit.

 

        Davranış eğitimi konusunda bireylerde etkili, etkili olduğu ölçüde kalıcı izler bırakacak yöntemlere ve bu yöntemleri çok iyi tatbik edecek sabır abidelerine ihtiyacımız var.

 

        Şevki Bey’in Hicaz şarkısının sözleriyle bitiriyorum:

 

        “Dil yaresini andıracak yare bulunmaz

        Dünyada gönül yaresine çare bulunmaz

        Her derdin olur çaresi meşhur meseldir

        Dünyada gönül yaresine çare bulunmaz”

 

        Selamların en güzeliyle…

 

        Hacı Halim Kartal                   12 Kasım 2013

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.