Konya’nın şirin ilçesi Hadim’de bir akşam, Belediye konferans salonunda 1626.konferansımı veriyorum. Beni ikinci sırada ciddiyetle dinleyen orta yaşlı bir adam… Enli çehreli, geniş yüzlü, mütebessim çehreli… Zaman zaman başıyla konuşmalarımı tasdik ediyor ve dikkatimi çekiyor.
Konferanstan sonra Beyin Gücünü Etkili Kullanma Sanatı, Başarı İnanç İşidir, Başarıya Götüren Yol kitaplarımı alıp imzalattı. Yanı başımda kitap okuma ve okutma tutkusu taşıyan Müftü Ahmet Demirel Bey vardı. Etkileyici dinleyici bana tanıttı:
“İlçemiz seçim müdürü Ali Tekedere. Çok iyi bir okuyucu, fevkalade dikkatli bir dinleyicidir. Yazar ve kitaplara bayılır.”
-Memnun oldum. İlginiz beni şaşırttı. 1.5 saat boyunca dikkatle dinlediniz.
-Sizin kitaplar beni iyimser biri yaptı. Hayatın yük ve mihneti iltifat saymaya başladım.
-Filozofça sözler…
-Yazarlarla konuşmak için hikmetli fikirler bulmak lazım.
Ali Bey çok hoşuma gitti. Ertesi gün bir fırsatını bulup makamında kendisini ziyaret ettik. Ahmet Bey’in yakın ve samimi dostu. İkisi de kitap kurdu. Odasına girdiğimde şaşırdım. İlçe seçim bürosunun duvarlarında iyimserlik ve hayata olumlu bakış cümleleri nakış nakış…
“Olumlu Düşünme Sanatı
Bir akşam mutfakta bulaşıklar yığılmışsa dostların var demektir.
Elektrik, su, doğalgaz faturaların varsa aydınlanıyorsun, evinde suyun var, ısınıyorsun, demektir.
İşlerin yoğunsa sağlığın yerinde çalışıyorsun demektir.
Kitapların varsa zihnin açık, okuyabiliyorsun demektir…”
Hoş beşten sonra Ali Bey çay söyledi. Daha önce geldiğimde kitaplarımdan bir kısmını alıp okuduğunu, çok şey öğrendiğini ifade etti.
“Kitaplarınız insanı iyimserliği sevk ediyor. Hayata olumlu bakıyorsunuz, bir arkadaşımın tayini Alanya’ya çıktı. Gitti. Orada iş yoğunluğundan ve onlarla başa çıkamamaktan intihar ettiğini duydum. Sizin kitapları okusaydı intihar etmezdi.”
Hayretle sordum:
-Nasıl bir iyimserlik kazandırdı benim kitaplar?
-Harika. Hocam 22 sene tuğla ocağında çalıştım. Her gün 30 ton tuğla taşıyordum. Vücudum çelik gibiydi. Askerde bölük komutanı bizi bir halterci ile tanıştırdı. Çeşitli ağırlıkların olduğu bir salon. Kasları güçlü biri. 100 kg ağırlık kaldırıyor. Gözümüzün önünde kaldırdı, gösteri yapıyordu. Gururla bize döndü:
-Kaldırabilecek var mı?
-Var, dedim.
59 kiloyum, yüz kiloyu tutup kaldırdım. Komutan şaşırdı.
-Halterci misin?
-Tuğlacıyım,.
-Spor dalı mı?
-Günde 30 ton tuğla taşırdım.
Komutan da halterci de şaşırmıştı. Bir daha kaldırmamı istedi. Yüz kiloluk ağırlığı tutup tekrar kaldırdım.
Arkadaşlar, heyecanla alkışladılar. Çok sevinmişlerdi. Halterci kaldırırken zorlandı, sen zorlanmadın, dediler.
Tuğla ocağında kitap okurdum, klasikleri orada bitirdim. 22 sene sonra bir sınava girdim ve kazandım. 10 hizmetli olarak adliyede görev yaptım. Orada bir evin bir oğlu arkadaşım vardı. Ona her gün, çok şükür işimiz var, çalışıyoruz, derdim.
“Senin aklından zorun mu var? Tahtan mı eksik?” derdi.
Sürekli kitap okuyordum, okumak benim için bir zevk.
-Neden okuyorsun, boşu boşuna niye kafa yoruyorsun?
-Kafam çalışıyor, bilgili insanlarla sohbet etmiş oluyorum.
Okumak ufkumu açtı. Ortaokul mezunu idim. Açık lise sınavlarına girdim. Zaman içinde lise bitti.
-Çok gayretliymişsiniz, dedim.
-Sonra iki yıllık sosyal bilimler yüksek okulunu bitirdim.
-Ne güzel, bilgi ile beyninizi beslemişsiniz.
-İki yıllık okul beni kesmedi, dört yıllık Anadolu Üniversitesi işletme bölümünü tamamladım. Üniversite bitirince sınavlara girdim. Hadim İlçe Seçim Müdürlüğü sınavına girdim ve kazandım. Okuma azmim sayesinde müdür oldum. Ahmet Bey ilçede okuma kampanyası başlattı. Eylülden beri dört ay içinde 20 kitap okudum.
-Kitap okumaya nasıl vakit bulursunuz?
-Sabah namazından sonra yatmam. Bir süre okurum.
-Rahatınızı feda edebiliyorsunuz.
-Hocam, ben feleğin çemberinden geçtim. Küçükken ne zorluklar çektim! Çocukken babamla İzmir’e gittik. 12 yaşlarındayım. Yoksuluz, çalışmak zorundayım. Torbalı’dayız. Sabahtan üç kilometre yol yürüyorum, işçilere 55-60 ekmek getirmek zorundayım. Ekmekler sıcak. Ben ufacığım. Fırından iş yerine ekmek getirme vazifesi benim. Ekmekler beni yakıyor ve terletiyor. Benim oflayıp puflamama ve ağlama seslerime işçiler uyanıyordu. Saat 10’a kadar aç dururdum, bir şey yemezdim. 10’da 10 kg suya yarım kilo bulgur, iki kilo domates, yanına salata. Akşama kuru fasulye. Perşembe günleri yemekler torpilli. Bulgura yarım kilo kıyma koyardık.
34 yaşıma gelince memurluk sınavına girdim ve kazandım. Tuğla işçiliğinden kurtuldum. Adliyede soba temizlerdim, elbiselerim külden kap kara olurdu. Allah’ım bir gün beyaz gömlek giyebilecek miyim, derdim. Müdür olunca elbise dolabı beyaz gömlekle doldu. Allah’ıma bin şükür, istediğimi verdi.
Burada işim çok, yeteneğim gelişiyor.
Kitap okuyorum, zekâmı geliştiriyor, beynimin kıvrımlarını aktif hâle getiriyorum.
İnsanlarla ilgileniyorum, dostlarım artıyor.
Sorunların çözümü için uğraşıyorum, bunama riskim azalıyor.
Spor yapıyorum, sağlımı koruyorum.
Okuyor, öğreniyor, ilmimi artırıyor ve sevap kazanıyorum.
Sizin kitaplar sayesinde iyimser bir adam oldum, insanlara yardım ediyor, sevap kazanıyorum.
Hanımla darılsak ilk adımı ben atarım. Mülayimim. Kılıbık, kalbi ılık demekmiş, bunu öğrenmek çok hoşuma gitti. İyimserlik hayatı kolaylaştırıyor, ilim insanı yükseltiyor, sevabımız artıyor inşallah.
Beyin Vitamini: İyimserlik ve başarı hikâyeleri okumak isteyenlere Hayat yayınları arasında çıkan Yüreğini Ateşle, Sevdanın Kanatları, Gülen Öğretmen isimli kitaplarımı tavsiye ederim. Olayların arkasında kaderin elini görmek ve kazaya rıza göstermek yükümüzü hafifletiyor, sevabımızı artırıyor. İletişim: 444 24 14; www.kitapyurdu.com