“Girmeden tefrika bir millete düşman girmez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”der Mehmet Akif Ersoy.
Suriye, nerede ise üç senedir iç savaş ateşiyle yanıyor. Hele medyaya düşen son işkence görüntüleri insanın tüylerini diken diken ediyor. Üç yıl içinde işkence yapılan 11 bir kişiye ait 55 bin fotoğraf karesi. Beşir Esed yönetiminin insanlıktan çıktığının 55 bin kere ispatı.
Birleşmiş Milletler, İsrail’in aleyhine olmadığı için iç savaşa müdahale etmiyor.
Libya’ya müdahale eden Fransa ve Amerika, petrol bulunmadığı için Suriye’deki kan donduran vahşete seyirci.
Irak, 1990’dan beri nerdeyse her gün iç savaş hâli yaşıyor. Lübnan, her gün iç kavgaların narıyla alev alev. İsrail’e kafa tuttuğu için sevdiğimiz Hizbullah, Esed’i destekleyerek bizi hayal kırıklığına uğrattı.
Mısır, Avrupa ve Amerika’nın yabancı olduğu “darbe” yüzünden kendi kendini yeyip bitiriyor. Suriye’de yangına su taşıyabilecek durumda değil.
İran, Suriye’deki yangına benzin yetiştiriyor. Der Spiegel’in haberine göre, İran’ın özel kuvvetleri, Esed’in yayında savaşıyor.
Suriye’deki yangına müdahale edebilecek en güçlü üyme Türkiye idi. Esed’e karşı isyan eden mazlumları destekledi fakat bu destek yangını söndürmeye yetmedi. Neticede NATO ordusuna sahibiz. Bütün silahlarınızın programları NATO’nun elinde. İzin vermezlerse uçağınız uçamaz, tank ve topunuz ateş edemez, füzeniz havalanamaz.
Üstelik zihinlerde iç savaş manzarası yaşanıyor. Cemaat- Ak Parti kavgası beyinlerimizi felç etti.
Medyada ne kadar çok kavga sever adam varmış. Senelerdir karış karış memleketi dolaşıyor, konferanslar veriyor ve Yunus Emre’den şiirler okuyordum:
“Ben gelmedim davi(kavga) için,
Benim işim sevi için.
Dost evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.”
Medyada gönül yıkmaya sevdalı adam çokluğu beni şaşırttı. Hayretimden dilimi yuttum.
Yunus’un hikmet dolu şiirleri herkesin gönül kubbesinde yankı yapıyor sanıyordum:
“Gönül Çalab’ın tahtı
Çalap gönüle baktı
İki cihan bedbahtı,
Kim gönül yıkar ise…”
Memleketimde iki cihan bedbahtı olmak isteyen ne çok insan varmış. Hayretime kimse hayret etmiyor…
Aziz Yunus boşuna haykırmamış:
“Bu kibri kin ü götür
Gönüller ele getir.
Bir gönül ele almak,
Bin Kâbe ziyarettir.”
“Bizler muhabbet fedaileriyiz, husumete (düşmanlığa) vaktimiz yoktur.” der Üstat Bediüzzaman.
Onu okuyanların halkın seçtiği hükümetle kavgaya tutuşmasına ben şaşmayayım da kim şaşsın?
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı!” diyen Aziz Mehmet Akif’i okuyup da kendi idrakine İslam’ı söyletemeyen dostlarla mı karşılaşacaktım?
Hayretim cihanı tuttu dostlar, zihnimde yangın var, Suriye gibi alev alev...
Müminler, Kur’an’a kulak vermiyor:
“Müminler sadece kardeştir. Kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’tan korkun ki rahmete erişesiniz.” (Hucurat Suresi,10)
“Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver; bir de bakarsın ki aranızda düşmanlık bulunan kimse candan dost oluverir.” (Fussılet, 34)
“Takva sahipleri bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir. Allah iyilik yapanları sever.” (Âl-i İmran, 134)
Gafur, Rahman ve Rahim olan Rabb’imiz, bize müminlerin kusurlarını örtmemizi tavsiye ediyor, gazetelerimiz sayfa sayfa Müslümanların kusurlarını afişe ediyor.
Hepimiz beşeriz, insan dediğinde eksik, noksan, günah bulunur. Müminler birbirini affetmelidir ki İslam düşmanları aramızdaki ihtilaflardan istifade edip bizi birbirimize kırdırmasın.
“Mümin, mümin için sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir.” (Buhari, Salat, 88)
Gelin şekeri yükselince öfkesini kontrol edemeyen bir hocayı, şekeri nüksedince öfkesini yenememiş bir başbakanı hoş görelim. Cemaatin içine sızmış kendi hükümetine saldıran birkaç savcının günahını, koca bir cemaate mal etmeyelim. Kusursuz insan olmadığı gibi kusursuz hükümet de cemaat de yoktur. Önemli olan hükümet ve cemaatlerin iyilikleri ve kötülükleri karşılaştırıldığında iyiliklerin ağır basmasıdır. Bu ölçü, Adil olan Rabb’imizin mahşer günü uygulayacağı ölçüdür. Bir veya birkaç kusuru yüzünden hükümetin veya cemaatin iyiliklerini görmemek adalet duygusunu zedeler.
Müminler kardeş olmalı ki İslam birliğini kurulabilsin. İslam birliği kurulmalı ki Müslümanlar arasındaki sorunlar BM’in insafsızlığına, ABD ve AB’ın vicdansızlığına havale edilmesin.
Er geç ittihad-ı İslam kurulacak, Müslümanlar birlik ve beraberliğe koşacak. İttihat ve ittifakın kıymetini anlayabilmemiz için herhâlde dehrin tokatlarını yememiz gerekiyor.
“Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz.”