banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Her krizde derhal ikiye bölünmek huyumuzdur. Bir tarafta kriz çıkaranların tezlerinin doğru olduğunu kabul edenler, diğer tarafta kriz çıkaranların başka işler peşinde olduklarını, içinde doğrular olsa bile bu gerçeğin sosa batırılmış bir gerçek olduğunu, asıl amaçlarını gizlediklerini söyleyen itirazcılar…

 

Kamuoyunda şok etkisi yaratan büyük iddiaların doğruluğuna şeksiz inananlar, aksini söyleyenlerin fikirlerinin hayal ürünü, komplo teoriler olduğunu belirterek duruşlarını sağlamlaştırırlar. Artık saflar oluşmuştur.Tarafların günlerce, aylarca tartışarak enerjilerini birbirini yara bere içinde bırakacak şekilde kullandıkları bir toplumda, yüksek gerilim şartlarında yaşamaya iyice alışmış bir toplumuz. Burası Türkiye!

 

“Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer” özdeyişinin ifade ettiği gerçeği yaşıyoruz an be an. 17 Aralık’tan beri tansiyon yüksek. Mantık savuşup gitmiş, bir hiddet, bir galeyan halinde göz gözü görmüyor. En büyük yanlışların böyle ortamlarda yapıldığı gerçeğinden hareketle bir adım ötemizde olup bitenlerin nedenlerini, niçinlerini çok iyi anlayıp değerlendirebileceğimiz bir dikkate ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

 

Gördüğümüz her sakallı babamız değil, gözümüzün içine sokarcasına gösterdikleri her görüntü, oluşturulmak istenen algıya göre tamamen çarpıtılmış olabiliyor. Körfez harekatı sırasında, televizyonlarını açan herkesin kalın bir yağ tabakasından maviliği kaybolmuş bir deniz kenarında petrole bulanmış kuşların yaşam mücadelesi görüntülerini günlerce seyredip Amerikan- İngiliz güçlerinin Irak’a demokrasi getireceğine inandırılmışlardı kitleler.

 

Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Acıyı Bal Eyledik” şiirinin nakarat mısralarını hatırlarım böyle zamanlarda. Kimileri “Kör olasıcalar, adı batasıcalar, odunuz ocağınız sönsün!” diye beddua ederken o, yanlış yapanların kör olmasını istemez. Onun istediği; kardeş olduğumuzu, birbirimize zulmetmememiz gerektiğini, başımız dara düşünce bu badireden birlikte mücadele ederek çıkabileceğimizi, bizi birbirimize düşman edenlere değil, birbirimize güvenerek zoru başarabileceğimizi düşünmeye davettir.

 

Acıyı Bal Eyledik

“bak şu bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil su dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mi karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana”

 

Şairin nakarat mısralarının etkisiyle olsa gerek, şu cümleler diziliyor zihnime, sonra bunları herkesin kendine göre çoğaltabileceğini düşünüyorum.  

 

        Kör olasın demiyorum, kör olma da insanların, perdenin önündeki cambazla meşgul edilerek, cambazların el çabukluğuyla mantıklarının nasıl dumura uğratıldığını, bir taraftan da “Bakın nasıl çalıyorlar, yakalayın, vurun hırsıza, tüü, utanmazlar!” cazgırlığıyla piyasaların dengelerini bozup bulanık sularda sazan avladıklarını gör.

       

        Gör, bir taşla birkaç kuş ne ki, kuş katliamı yaptıklarını.

 

        Bizi birbirimize düşman etmeyi nasıl da başardıklarını.

 

        Milletimizi milletin silahlarıyla vurduklarını.

 

        Göz gözü görmez bir karanlıkta birbirimize zarar vermemek için tek çaremizin birbirimizin elini tutmak olduğunu…

 

        Kitlelerin tahrik edilmesiyle başlatılan olaylarda mantığın savuşup gittiğini, bu durumu iyi bilen provokatörlerin asıl amaçlarının görüntülenenlerden çok farklı olduğunun neden sonra anlaşıldığını…

 

        Defalarca kandırıldığımızı, daha kötüsü medya silahını kullanılarak oluşturdukları kafa karışıklığında düşmanı dost, dostu düşman gibi algılar hale getirildiğimizi, gerçeği  anladığımızda ise artık çok geç olduğunu…

 

Gör; bizim daima kontrol edilebilir bir millet olarak yaşamamıza izin verdiklerini, bize reşit olmamış bir çocuk muamelesi yaptıklarını, bu nedenle kendilerini bir şekilde vasimiz gibi gördüklerini.

 

Ayaklarımızdaki zincirlerin ne zaman gevşediğini görseler bir şekilde müdahale edip prangalarımızı sağlamlaştırdıklarını…

 

Aziz olan Allah ise bizi izzetli olmaya çağırıyor, zillete değil.

 

Selamların en güzeliyle… 

 

Hacı Halim Kartal            Ankara, 27 Ocak 2014     

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.