Yoluyla giden yorulmaz demiş atalar. Buna kimin itirazı olabilir? Olamaz; çünkü yoluyla giden, bir işin gerektirdiği usul ve erkana riayet eder. Önemli olan işin dosdoğru yapılmasıdır. Böyle olursa işi yapan da yaptıran da huzurludur. Yediği kuru ekmek olsa, bal börek lezzeti duyar; başını yastık yerine taşa koysa deliksiz bir uykuya dalar; yeni bir güne taptaze bir başlangıç yapar.
Doğal olan, doğru olan budur. Aksi yönde işler, yorucudur. Yapanı da yorar, yaptıranı da…
Ülkemizde birçok alanda kimi işler yoluyla yapılmamaktadır. Mesela halkın oylarıyla seçtiği yöneticilerini yönetim makamından darbelerle uzaklaştırmak da bir başarıdır birilerine göre; lakin bu, yoldan sapılarak elde edilen bir başarı olduğu için neticesi hak gaspıdır; bir hakkın bu şekilde birinden alınıp hak etmeyene verilmesi ise zulümdür.
Seçimler bitti; ama itirazlar sebebiyle huzursuzluklar bir türlü bitmiyor. Başka ülkelerde seçimler bir günde yapılıp sonuçları alınıyor. Kolay olan bu. Bizde maalesef, kolay olan değil zor olan başarılmaya çalışılıyor.
Ülkemizde zorun zoru yollardan geçerek ulaşılan bir seçim sonunda harap ve bitap düşenlerin seçim öncesi yaptıklarının ‘tekeden süt sağmak’ veya ‘suda ateş yakmak’ olduğunu asla hesaba katmadan bir sonraki seçim için daha zor olan tırmanışlara geçmeleri en bariz örneklerden:
“Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz. İster AKP’li, ister MHP’li, isterse de CHP’li olsun her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz, milletin terazisi bu sıkleti çekmez.”
Bu cümlelerdeki muhakeme, mantık fazla söze hacet bırakmayacak evsafta. Zoru başarmak dediğimin özü işte bu.
Peş peşe sıralanan iki olumsuz cümlenin ardından kendince hiç olmayacak olan söyleniyor ki sürükleyicilik etkisi büyük olsun.
Anlaşılabilir nedenler belirtilmeden bir sürü ‘yasak’ içeren olumsuz cümleleri, bunları kullanan kim olursa olsun, oldum olası sevemedim. Bunları ne zaman dinleseniz sadra şifa kabilinden bir tek olumlu ifadeye rastlayamazsınız. Olumluları tutuklamışlar sanırsınız. Nakaratları bellidir:
Olmaz, olamaz!
Senden adam olmaz!
Ondan şucu bucu olmaz!
Neden olmaz, niçin olmasın?
…
Yapma, kırarsın!
Kalkma, düşersin!
Oynama, bozarsın!
Doğal olmayan insanları hor ve hakir görmektir. Daha kötüsü herkesi vatan evladı görüp yenemediğin siyasi rakibini vatan evladı görmemektir. Herkesi her kuruma layık görüp defalarca millet terazisinde tartılarak ağırlığı tescil edilmiş bir kimseyi tartanlara rağmen, tartıcıları yok farz ederek hesap yapmak, beyanda bulunmaktır. Kulakları çınlasın bir arkadaşım apaçık bir hak gaspına veya nankörlüğe dayanan kimi durumlar için “Koca öküzün dinine söver gibi” derdi. Onu hatırladım.
Zoru başarmaya çalışmanın müthiş denebilecek başka örnekleriyle her an karşılaşabildiğimiz üretken bir ülkede yaşıyoruz. Mesela haber bültenlerinde sıkça karşılaştığımız kimi şehirlerin caddelerinden alınan mobese görüntüleri… Neler görüyoruz her gün!
Zoru başarmak, adamın arzu ettiği nesnelere daha çabuk ulaşmak için kaldırımdaki top oynayan çocuklara aldırış etmeden gözüne kestirdiği ilk markete arabasıyla birlikte dalması.
Zoru başarmak, toptan ve kesin çözüm: Adam eşine çocuklarına kızıyor, silahını kaptığı gibi evde kim varsa hepsini öldürüp son kurşunu kafasına sıkıyor.
Zoru başarmak; dün gıyabında atıp tutmasına, sövüp saymasına bakılırsa vatan hainliğiyle suçladığı düşmanını, karşısına çıktığı anda gırtlağını sıkıp öldüreceğini zannettiğiz adamın bugün önünüzde el ele kol kola hatta can ciğer kuzu sarması vaziyetlerinde arz-ı endam etmeleri.
Zoru başarmak, düşmana dostunu şikayet etmek her halde. Ziya Paşa Terkib-i Bend’inde bu durum şu beyitle en veciz şekilde anlatılmıştır:
“İkbal için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmez idik evvel bu dirayet yeni çıktı” Yani yüksek mevkilere erişebilmek için dostlarını çekiştirmek yeni çıktı; önceden bilmezdik, bu türden hüner ve beceri yeni çıktı.’ Diyen şair gerçi yüz elli yıl kadar önce Tanzimat yıllarında bu durumun yeni moda olduğunu söylese de insan her yerde ve her zamanda aynıdır ve bezer tavırlar sergilemektedir.
Velhasıl zoru başarmak sağ kulağı sol elle göstermek gibi insanın, doğanın ve bilcümle kainatta işeyen yasanın işleyiş yönünün aksi istikamette eylemlerde bulunmaktır.
Rahmetli Necip Fazıl’ın “Akıl olmazların zoru içinde” dediği hal bu olsa gerek.
Hep olmaz deyip olmazları olur yapmak için uğraşacağına bir nebzecik olsun olur tarafını, makul tarafını, güzel görsek hayatın ve insanın. Bu güzel bahar gününde bir de Orhan Veli bakışıyla bakabilsek etrafımıza. Kendisiyle ve doğayla barışık şair, bir bahar günü penceresinden gördüğü alemi şu güzel iki mısra ile anlatmıştı:
“Güzel şeyler düşünelim diye
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar”
Ziya Paşa’yla başladık;Tevfik Fikret’le bitirelim:
“Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma”
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal 15 Nisan 14