banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Memleketimizde bir eğitim tartışmalarının ardı arkası kesilmez bir anayasanın, yargının…   Yaygın kanaat şudur: Birçok sorunun kaynağı bunlardaki aksaklıklardır; bu iki mekanizma iyi işlerse her şey daha güzel olacaktır.

 Mesela trafikte ‘yol ver’ kavgaları bitecek, kadına şiddet son bulacak, ani öfke patlaması yaşayanlar silaha sarılıp karşılarına her çıkana ateş etmeyecekler, dolandırıcılık, hırsızlık tarihe karışacak…

Bir anlamı, insanı adam etme sanatı demek olan eğitimden bahis acılınca tartışmalarının tam da merkezine oturan hikayeyi bilmeyenimiz yoktur. Malum hikayedeki baba; zorla getirildiği makamda, kanaatine inat yükselip o makamı kazanan ve takdir bekleyen oğluna kırgınlığını, sitemini şu cümleyle ifade eder:

        “Ben sana … olamazsın demedim ki oğlum! …”

        Babanın yaşadığı teessürün en yalın ifadesi olan bu cümle, eğitim sistemimizde yıllarca baş döndüren değişimler olduğunu, her merkezli olmaya çalıştığını; ama bir tek değer merkezli olamadığını düşündürür bana. Bu nedenle teknik olarak hangi yöntemi denerse denesin; ama eğitimimiz önce gerçekten milli ve değer merkezli olsun; çünkü bir şey olmak yetmiyor, önce adam olmak gerekiyor. Yazık ki millet okumuş yazmışından daha çok çekti, çekiyor belki daha çok çekecek. 

        Öğretmen merkezli eğitim basamaklarından geçip öğrenci merkezli eğitime ulaştık. Öğretmen merkezli eğitimde anlatıcı-öğretici öğretmendi. O girdiği sınıfta mütemadiyen anlatır, sorar; sorar, anlatırdı. Öğretmeni sürekli aktif, öğrencileri pasif tutan bu sistemden gün geldi vazgeçildi. Roller değiştirilirse daha iyi neticeler alınacağı düşünüldü. Öğrenci merkezli eğitim uygulamaya sokuldu. Belki eski alışkanlıklarımızdan bütünüyle kurtulup yeni yönteme tam alışamadığımız söylenebilir; lakin tam uygulansa da netice pek değişmeyecek gibi görünüyor. 

        Netice ortada. O sistemden veya bu sistemden geçirilerek kariyer basamaklarını bir bir geçen çocuklarımız hakim, savcı, avukat; mühendis, mimar, plancı; ekonomist, işletmeci, bankacı; asker, polis vs. her mesleğin adamı oldular. Hizmetleri ne oldu? Hangi temel derdimize deva oldular? Ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri vatanı; varını yoğunu her şeyini kullandıkları bu saf milleti yükseltmek ve yüceltmek için mi çalıştılar yoksa başkalarının başka hesaplarının aletleri mi oldular? Asırlardır ayaklarımıza vurulmaya çalışılan prangalardan milleti temelli kurtarmak için mi, düşmanın zincirleyemediği bileklere kelepçe olmak için mi harcadılar milletten aldıkları enerjilerini? Onca emek ne oldu? Mürüvvetlerini kimler gördü?

        Yavuz Bülent Bakiler’i bilirsiniz. Rabb’imden kendisine iyilikler, güzellikler, sağlık ve esenlikler diliyorum. Yıllar önce yanılmıyorsam “Hisar” dergisinde yayımlanan “Anadolu Hikayesi” adlı şiiriyle tanımıştım dilimize, edebiyatımıza ve kültürümüze büyük hizmetleri olmuş bu güzel insanı. Ne zaman bu milletin kıt imkanlarıyla okuyup yetiştiği halde milletine sırt çeviren, ona düşmanlarının bile yapmadığı zulümleri reva görenler söz konusu olsa Anadolu sevdalısı, millet sevdalısı şairin o şiirini hatırlarım.

        …

        “Cahilinden çektiği yetmiyormuş gibi yıllarca

         Okumuş yazmışından çekiyor şimdi memleket

 

        Unuttuk sizi Koçero, Hakimo, Tilki Selim

        Artık fakültelerde kol geziyor cinayet

 

        Bir kızıl yılan gibi çöreklenmiş açıkça

        Doğu’ya başka niyet, Güney’e başk niyet

 

        Türkiye’ anayurdum sürüp gitmez bu çile

        Az daha sabret”

        Sabredeceğiz elbet.    

        Değer merkezli eğitim, değeri önemser, değerleri öne çıkarır; bir değere tutunularak değerli olunacağını öğretir.

        Değer merkezli eğitimde taslar başka çeşmelerden doldurulmaz.

        Değer merkezli eğitimde önce adam olmanın en yüce değer olduğu öğretilir.

        Değer merkezli eğitimde Hakk’a hizmetin halka hizmetle kaim olacağı öğretilir.

        Değer merkezli eğitim değerler üretir.

        Değer merkezli eğitim en yüce değer olan Allah’ı tanımayı, O’nun gör dediği yerden bakmayı, O’nun gösterdiğini görmeyi, O’nun ilkelerine tutunarak değerli olunacağını ve  O’nunla yücelip yükselineceğini öğretir.

        Başka türlü işimiz çok zor.

        İsrail’de din eğitimi eğitimin bütün kademelerinde toplam müfredatın dörtte birinden az olmadığını okumuştum bir dergide.

        Her ülke, insanına önce değerleri öğretiyor ve bu kalıcı oluyor.

        Rahmetli Akif’e ‘Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım’ dedirtip O’nu zalimin hasmı mazlumun hamisi yapan eğitim buydu.

        Biz ne dediğini bilmez papağanlar yetiştiriyoruz.

        Ne dediğini bilmeyen ne yapacağını, nasıl davranacağını ne bilsin?

        Namaz kılarız; ne dediğimizi bilmeyiz.

        Birileri dua eder, biz kolayca amin deriz; ama neye amin dedin deseler, verecek cevabımız yoktur.

        Eğitimimiz; milli, insani, ahlaki ve vicdani güzel hasletler oluşturmalı gençlerimizde.

        Bir değere tutunmadan değerli olunmaz.

        O halde önceliğimiz değerler eğitimi olmalı.

        Millet ve memleket sevgisi, hakkı her şeyin üstünde tutma, merhamet, şefkat, hoşgörü, sorumluluk, ahde vefa, dürüstlük, yardımlaşma denilen değerler kitap sayfalarından dimağlara, dudaklardan kalplere, oralardan evlere, caddelere sokaklara ve yaşadığımız her yere taşınmalı ki kainat gülistan olsun.

        Ümidimizi kesmiş değiliz.

        Selamların en güzeliyle…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.