Lafı evirip çevirmenin hiçbir anlamı yok zira görünen köyün kendisiyiz… Dolayısı ile net ifade ediyorum 12 yıllık AK Parti iktidarı döneminde tükenen küçük esnaf oldu.
Seydişehir esnafı son yıların en karamsar, en kötü günlerini yaşıyor. İşlerin açılmasını piyasaların canlanması sürekli erteleyen esnafın umudu her geçen gün tükeniyor.
Dışarıdan bakınca, ekonomik verilere göre güllük gülistanlık gibi görünen, gösterilen durum hiçte öyle değil… Bir baca tütüyor ama nasıl tüter bilen yok.
Türkiye’de esnafın yok oluş çığlıklarını ne duyan var, nede gören... Sadece seçim sathı mahallinde gruplar halinde esnafı oy derdiyle ziyaret edenlerden şimdilerde kimse yok.
Bu hükümetin en başarılı olduğu şey küçük esnafı bankalara kul edecek şekilde kredileri ucuzlatması.
Kredili borçlu olarak iş yapmak nereye kadar hani derler ya “hazıra dağ dayanmaz” kredi, emanet sıcak parayla geçici bir süre işleri idare ettikten sonra sonuç yine aynı,velhasıl şunu rahatlıkla söyleyebiliriz bu hükümet küçük esnafı gözden çıkardı.
Tabii birileri çıkıp oradan bizim siyaset yaptığımızı sanıp hemen savunmaya geçerek “Türkiye büyüdü doğru büyüdü, milli gelir kişi başı o bin doları aştı doğru aştı, insanımızın yaşam standardı yükseldi doğru yükseldi, ihracatta rekorlar kırıyoruz doğru, bölgemizde güçlü bir ekonomi haline geldik doğru, bunlara hiçbir itirazım yok .”
Yok ama “yokluğu” yaşayan bizleriz. Politik kaygılarla bezenmiş siyasi mülahazalar bu gerçekleri ortadan kaldıramaz.
Aslında; 21 . yüzyıl ekonomisinde küçük esnafa yer olmadığı gelinen süreç bize pratik olarak göstermiştir.
Gelişen ve değişen ekonomik şartlarda Şimdinin modası AVM’ler . Seydişehir de ulusal ve yerel ölçekli onlarca market var bunlarda iğneden ipliğe her şey satılıyor hem de esnaftan pahalı sattıkları halde trilyonlarca yatırım yaparak müşteriyi sürekli ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Ama size söyleyeyim onlarında ömrü uzun değil… herkesin avucunun içinde internet ve bugün Seydişehir’deki adam Çin’den alışveriş yapıyorsa yarın aynı şekilde bir tıkla aldığın ürün kapına kadar gelecek…
E o zaman neyi tartışıyoruz derseniz!
Ekonomik sistemin baş aktörü siyasiler gelişen değişen şartlara göre küçük esnafa sağır ve duyarsız olması veya küçük esnafın sesini duyuramaması.
Gelişmiş ülkelerde küçük esnaflığın nasıl olduğunu duyuyoruz acizane; basit bir misal vermek istiyorum. Seydişehir’in nüfusu 63 bin buraya kaç kitapçı, kaç bakkal, kaç mobilyacı kaç manifaturacı, kaç tane eczane lazım. İstatistikleri yapılır ve her gruptan 10 esnaf burada iş yapabilir… Sonrası devlet içinde sıkıntı, esnaf içinde..
Kesinlikle rakamsal sınırlama olması lazım. Vatandaş elinde ki üç kuruşa biraz kredi ilave edip köşe başına açıyor bir dükkan kira var, vergi var, bag-kur var, elektrik var suyu var, telefonu var tüm giderleri hesap eden yok. Balıklama dalıyorlar.
Ortada bir ekmek 10 tane aç insan paylaştır paylaştırabilirsen.. Sonrası herkes aç, herkes borçlu, herkes dertli… İyi olacak bekle diyorlar bekliyoruz bir, ay, iki, üç ay derken 10 yıldır bekliyoruz… İşler açılacak diye bir türlü açılmıyor.
Sonuç itibari ile az miktarda parası olan biraz daha dayanır üç beş yıl sonra küçük esnaf diye bir şey kalmaz ortada..
Böylesine hızla gelişen iletişim ve teknoloji çağında bu kadar insana iş kapısı için projeler üretiliyor mu, hem ekonomik hem de sosyolojik boyutları ile insanımızı bu anlamda bekleyen tehlikeler bizi yönetenlerin öngörü dairelerinin içine giriyor mu bilmiyorum ama doğrusu korkuyorum.
Kapitalist sistemin vahşiliği o sistemin yönetiminde ki boşluğu asla kaldırmaz. Daha da acımasız olur. Umarım bizleri yönetenler duyarsız değildir bu tehlikeye… Umarım küçük balıkları büyük balıklara yedirip tarihin tozlu sayfalarında böylesi bir sonuçla hatırlanmazlar.