Ha bu sene, olmadı gelecek sene derken, nihayet bir yaz tatili ailemin karne hediyesi olarak alıverdiği bisiklet öğrencilik yıllarımın bende silinmez kazınmaz izler bırakan en önemli hatırasıdır.
Köyümdeki bisikleti olan birkaç arkadaşım gibi benim de bir bisikletim olmuştu. Anlayacağınız alemde ben de vardım. Artık, onların bisikletleriyle gerçekleştirdikleri gezilerin hikayelerini dinleyen biri değildim. Bazı akşamlar şehirdeki yazlık sinemaya bile gidebiliyorduk.
Maviydi bisikletim. Kolay olmamıştı ona kavuşmak. Pahalıydı çünkü. Düşünsenize koca köydeki birkaç bisikletten biriydi.
Keşke hiç alınmasaydı. Yahut eski, kırık dökük doğru dürüst boyası bile kalmamış bir hurda olsaydı keşke. Öyle olsaydı çalınmasına o kadar üzülmezdim belki… Ama öyle değildi işte… Hırsız, her kimse, mavi bisikletimi değil, hayallerimi çalmıştı… Hikayesi hazindir:
İki, belki üç sene mızmızlanmış durmuştum bisiklet de bisiklet diye de ağabeylerim ve babam bizar olup alıvermişlerdi o yaz. Hem de acente. Bir mavi Orions’tu. Jantları, dümeni pırıl pırıl, gövdesi masmaviydi. İlk pedalı çevirip köyün tozlu yollarını tozuttuğum o gün kanatlanmış gibiydim, dünyalar benimdi.
Mavi bisikletimle tarlaya, bağa nere gönderirlerse göndersinler, uçar gibi giderdim. Harman yokuşundan saldım mı kanala kadar yolun yarısını pedal çevirmeden geçerdim. Islak yollarda tekerleklerden yayılan hışırtıya bayılırdım.
Tatilimiz başlayalı bir ay bile olmamıştı henüz. Mavi bisikletimle o yaz günleri uçarcasına hızlı geçiyordu. Ta ki bostan tarlasında kaldığım o fırtınalı gecenin sabahına kadar. Fırtına gece geç saatlere kadar devam etmiş, mavi bisikletim yatağımın yanında, öylece uyuyup kalkmışım. Gözlerimi açtığımda her sabah ilk bakışta gördüğüm, görmemle birlikte içime bir deniz serinliği katan mavilik kaybolmuştu; bisikletim yoktu. Güzel bir rüyadan uyanmak ne ki eşekten düşmekten dada beter haldeydim.
Birisi bir zıpırlık yapıp bir yere saklamıştır herhalde diye aramadık yer bırakmadım; ama yoktu işte. Yüreğime bir yangın düşmüştü ki anlatmam. Her taraftan tutuşmuştum. Mavi bisikletimde henüz küçük bir çizik bile yoktu; ama gururum hayallerim, hevesim her şeyim çizilmişti bir anda. Kimsenin yüzüne bakamazdım. Çaldırdın mı bisikleti demelerindense yerin dibine girmeye razıydım. Bisikletsiz bir dünya kapkaraydı, mavisini yitirmişti yaşamak. Bisikletimle geçip gittiğim sokaklarda yürümek bir azaptı. Nereye baksam, ne yapsam anlamsızdı her şey. İçime bir zehir çökmüştü ve kolayına dağılacak gibi görünmüyordu. Mavi bisikletim olmadan olmuyordu.
O yaz tatil erken bitmişti benim için. Bisikletimin gidişinden sonraki günler tam bir azaptı. Bir hasat- harman mevsimi tarlalarda, harman yerleri, bağlar ve bahçelerde mavilikten eser kalmamıştı. Her yıl yaz tatilin hiç bitmesini istemezken şimdi okulların hemen açılmasını istiyordum; çünkü buralardan gitmeliydim.
Belki bulunur ümitlerim de geçen her günle yavaş yavaş kaybolup gidiyordu. Her yara bere çabuk iyileşirken mavi bisikletimi çalan hırsızın gönlümde açtığı yara bir türlü kapanmıyordu.
Yıllar yılları kovaladı. Her şeye, acının her çeşidine katlanılıyor da çocukluktan gençliğe geçilirken yaşananların izleri kaybolup gitmiyor. Bunu 17.5 milyon öğrencimizin yaz tatiline girecekleri bir karne günü bir kez daha anladım.
13 Haziran Cuma. Televizyon açık. Aklım Musul’dan gelecek hayırlı haberlerde. Derken bir okulun bir sınıfından görüntüler geliyor ekranlara. Muhabir, sıralar arasında dolaşıyor, öğrencilerin bir karne günü başarı durumlarını soruyor; duygularını, düşüncelerini aktarıyor. Maşallah, takdirname, teşekkürname alan çok. Bir ara öğrencilere karne hediyesi olarak en çok ne istediklerini soruyor. Mikrofon uzatılan çocukların çoğu bisiklet diyor. Bisiklet…
Yüreğim cız ediyor. Birden o sıralarda karne beklediğimiz, karneyi alır almaz köylerimize gitmek üzere otogarlara, hayallerimize uçarcasına koştuğumuz yıllara gidiveriyorum. Mavi bisikletim geliyor gözümün önüne. Bir ay bile olmadan çaldırdığım, gidişiyle tatilimi bıçak gibi ortasından kesiveren bisikletim.
Sonra…
Ah çocuklar diyorum, aman hayallerinizi çaldırmayın! Sakın çaldırmayın hayallerinizi.
Oyunun, eğlencenin her şeyin tadına varın; ama ne olur tadında bırakın.
Sizler çok mutlu olun!
Her güzel şey gibi tatilinde kıymetini geçip gitmeden bilin.
İyi tatiller…
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal Ankara, 16 Haziran 14