banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Edebiyatımızda “Vatan Şairi” olarak bilinen Namık Kemal, güçlü olmanın sırrını peygamberimizin bir hadisinden mülhem bu tamlama ile ifade etmişti yaklaşık yüz elli yıl önce. Tamlamanın anlamını belirtmeden önce Hürriyet Kasidesi’ndeki kullanımına bakalım:

 

        “Durur ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette

        Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı re’y-i ümmetten”

 

Şair diyor ki: İlahi yardımın şartları milletin gönül birliğindedir. Gönül birliği etmiş bir millette ortaya çıkabilecek fikir ayrılıklarından da rahmet eserleri hasıl olur.

 

        Gazze için ne yaptık? Evleri başlarına yıkılan insanların canhıraş feryatlarına üzüldük, bu kadar da olmaz denilen vahşet görüntüleri karşısında yüreklerimizde bir sızı hissettik, bir türlü durdurulamayan ve hiçbir kural, hiçbir otorite tanımayan İsrail saldırganlığına kızdık, bir işgal devletinin dünyanın süper güçlerinin desteğini de arkasına almak suretiyle gece gündüz bir ay; okulmuş, camiymiş, mülteci kampıymış demeden her taraftan sıkıştırılmış bir mahkumlar yurdunu bombalaması karşısında kınama mesajları dinleyip  düşmanın kahrolmasını istedik. Başka?...

 

        Başkası zevk ve eğlencelerimizden hiç taviz vermeden bildiğimiz gibi yaşamaya devam ettik. Oysa M. Akif’in yüz yıl önce “Kim Müslümanların dertlerini kendine mal etmezse onlardan değildir.” mealindeki peygamber buyruğunun umursanmaz hale gelmesi sebebiyle İslam coğrafyasında yaşananları acı acı anlattığı gibiydi halimiz. “Müslümanlık nerede!...” mısraı ile başlayan şiirinde şöyle söylemişti:

 

        “Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan!

         Hey sıkılmaz ağlamazsan, bari gülmekten utan!”

 

        Nasıl olsa ateş bizim çok uzağımızda, bize bir şeycikler olmaz. Onlar da vatanlarını satmasalardı! Diyenler için aynı şiirde şu hikaye nakledilir:

 

        “Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi,

         Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.

         Lakin aşk olsun ki aldırmazda otlarmış eşek,

         Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!

         Kar sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı…

         Hasmı, erken , çullanırmış yutmadan son lokmayı!..

 

         Şair kıssadan hisseyi ihmal etmez:

 

        “Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üsluba sok:

         Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.

         Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız!

         Bir bakın: Hala mı hala ihtiras ardındayız!

         Saygısızlık elverir… ”

       

         Siyonistlerin Gazze’de bir ay süren saldırılarında çoğu parçalanarak ölen beş yüze yakın çocuktan bahsediliyor. Şehirler Hiroşima gibi. Suriye’de kimyasal gazlarla öldürülenlerin hesabı belli değil. Doğu Türkistan’da, Afganistan’da, Irak’ta her yerde zulüm, her yerde ölüm. Ümmetin gönül birliğini bozanlar kendilerine göre en hayati noktaya ateş etmektedirler. Namık Kemal haklı. Allah tefrikalarla paramparça olmuş bir millete değil, gönül birliği içinde ne yaptığını, nereye gittiğini, kime hizmet ettiğini bilen milletlere yardım va’dinde bulunuyor. Biliyoruz ki Allah va’dine muhalefet etmez.

 

Rahmet birlikte, azap ayrılıkta. Görüyoruz ki yasa herkes için farklı işlemiyor.    

       

         Bayramın ardından ağustosla birlikte düğün mevsimi başladı. Allah cümleye ağız tadıyla her şeyin hayırlısını, düğünleri de bayramları da anlamına yakışır şekilde idrak etmeyi nasip etsin. Bir de Müslümanların dertleriyle dertlenmeyi…

 

        Şairin “ittihad-ı kalb-i millet” dediği şey bu olsa gerek. Ne mutlu böyle bir derdi zevk edinebilenlere.

 

        Selamların en güzeliyle….

 

        H. Halim Kartal                   7 Ağustos 14

         

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.