Yaz ayları düğün ve eğlencenin had safhada olduğu günler. Tabii ki düğündür adabınca edebince eğlenilecek. Maalesef ki millet olarak biz eğlenmeyi de beceremiyoruz. Bunu şunun için söylüyorum: insanların en mutlu günü olan düğün gününü eşi ile dostu ile eğlenme yerine bazen de kâbusa çevirebiliyoruz. Geçen hafta ilçemizdeki bir düğünde yaşanan bir olay bunun en güzel örneği.
Daha bir kaç yıl önce yaşanan maganda olayının yaraları kapanmadan yeni bir maganda olayı daha yaşadık. Hem de gencecik bir delikanlı bir hiç yüzünden hayatını kaybetti.
Maganda olaylarına örnek olması için bir hikâye anlatacağım. Bu düğünleri kâbusa çevirenler için iyi bir örnek sanırım. Şimdi hikâyeyi dinleyelim isterseniz.
Bir gün şeytan, üzgün ve ümitsiz bir halde giderken bir kocakarı onu bu halde gördü ve sordu:
"Ne oldu sana, neden böyle mahzunsun?" Şeytan:
"Şuradaki mabette Barsisa isminde bir adam var. 40 yıldır ibadet edip duruyor. Ne yaptıysam ona tesir edemedim. Sonunda ümidimi kestim, mağlup oldum ve gidiyorum" dedi.
Kocakarı, yırtık-pırtık ayakkabılarını gösterip,
"Bana yeni bir ayakkabı vaad edersen, ben senin yapamadığını yapar, onu azdırıp yoldan çıkarırım" dedi.
Şeytan, "Peki," dedi.
Kocakarı birisinin süt emen çocuğunu çaldı, yanına da bir şişe şarapla bıçak aldı ve Barsisa'nın ibadet ettiği mabede gitti. Bir tarafa gizlendi.
İbadet bitince mabedin hizmetçisi, her zaman yaptığı gibi ortalığı temizledi ve anahtarı Barsisa'nın yanına bırakıp gitti.
Gece yarısına doğru Barsisa ibadete devam ederken kadın gizlendiği yerden fırlayıp anahtarı kaptı ve elinde bıçak karşısına geçerek Barsisa'ya şöyle dedi:
"Ya şu şişedeki şarabı içersin, ya çocuğu öldürürsün ya da benimle zina edersin. Kararı sen ver. Bu üç işten birini yapmazsan, 'Bu adam beni buraya hapsetti, ırzıma geçecek' diye bağırmaya başlarım."
Barsisa,
"Yapma etme, bunlardan hiçbirini yapamam, Allah'tan korkarım. Benden başka bir şey iste" diye yalvarıp yakar-dıysa da kadın, söylediklerinde ısrar etti.
Barsisa çaresiz kalınca, bu üç işten şarap içmeyi diğerlerine göre daha az günah olarak düşündü ve şarabı içti. Sarhoş olduğunu gören kadın bütün cazibesini kullanarak onu tahrik etmeye başladı. Barsisa baştan çıktı ve kadınla ilişkiye girmek istedi.
Kadın,
"Ancak çocuğu öldürürsen kendimi sana teslim ederim" dedi.
Barsisa, çocuğu öldürdü ve kadına saldırdı. Kadm bütün bunlardan sonra pencereyi açıp,
"imdat, yetişin, beni bu adamdan kurtarın!" diye feryat etmeye başladı.
Duyanlar koşup geldi ve kapıyı kırarak içeri girdiler. Kanlı bıçağı ve kanlar içinde yerde yatan çocuğu, şarap şişesini ve üstü başı perişan kadını gördüler. Sarhoş Barsi-sa'yı tutup suç delilleriyle hakime götürdüler. Herşey açık bir şekilde aleyhinde olduğundan ve inkara mecali olmadığından hâkim, Barsisa'yı idama mahkum etti.
Barsisa asılacağı sırada şeytan ona görünüp,
"Bana imanını verirsen seni kurtarırım!" dedi. Artık kimin suretinde görünmüşse Barsisa, ona uyup imanından da oldu. Şeytan istediğini elde edince,
"Ben senden uzağım!" diyerek gitti.
Kocakarıya vaad ettiği ayakkabılarını alan şeytan, onları epeyce uzun bir sopaya takarak kadına uzattı.
Kadın,
"Niçin elinle vermiyorsun?" diye sorunca, Şeytan,
"Ne olur ne olmaz, bana da bir iş edersin, senden korkulur" diyerek hızla oradan uzaklaştı.