Kıymetli dostlarım sizlerden özür dileyerek aciliyet arz ettiğinden dolayı daha önce iki bölümü yayınlanmış olan “Çizmeden daha kirli ve kara insanlar!”in üçüncü bölümünü de geçte olsa bile yazdım. Hakkınız helal ediniz.
O soruyu; Kiraladıkları kirli insanlarla yurdun çeşitli yerlerinden Soma’ya otobüslerle gelerek Provokatör eylemler yapmak için müslümanların ve devletin mallarına, devletin yol köprü yapmak için gönderdiği kepçe, dozer, iş makinelerini ve şantiyelerini yakıp yıkan millete ait olan caddelerdeki taşları, dükkânları, araçları, bizlerin can güvenliği için gece gündüz demeden çalışan silahlı kuvvetler ve emniyet güçlerine kendileri gibi kara maskeli provokatörlerin ellerindeki havayı fişekler, molotoflar, sopalar, silahlarla devletin malına zarar veren hainlerin yaptıkları yanlışlıkları bilsinler anlasınlar diye soruyor Murat YALÇIN kardeşim… Bakınız dostlar yüce dinimiz İslam; müslümanı şöyle tarif ediyor: Resulullah (s.a.v.) “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmedikleri kimsedir.” (Buharı İman) başka bir rivayette “Müslüman elinden ve dilinden diğer müslümanların selamet buldukları kişidir.” buyuruyor Efendimiz (s.a.v.)… Peki sizlere soruyorum bunlara nasıl müslüman diyeceksiniz. Var mı öyle üç kuruşa beş köfte…
Müslümanım diyeceksin müslüman mahallesinde salyangoz satacaksın…
Müslümanım diyeceksin yukarıdaki kötülükleri işleyeceksin…
Müslümanım diyeceksin, işine geldiğinde Rabbimin rızasına sarılacaksın… Oysa Müslüman olmanın, müslümanım demenin vasıflarından biride hepinizce de malum ya; elinden ve dilinden gelebilecek her türlü zarar ve eziyetlerden diğer müslümanların emin olmaları hatta diğer bir rivayette, insanlar diye daha umumi bir ifade kullanılmıştır, eliyle ve diliyle hiçbir müslüman kardeşine hiçbir insana sıkıntı vermemesi, zarar vermemesi olduğu anlatılmaktadır.
O ocaktaki kardeşlerimizi kurtarmak için canla başla büyük bir özveriyle çalışma sergileyenleri görünce Asrısaadetteki şu ibretli Yermük savaşını paylaşmak istedim. Şöyle ki; Yermük savaşı sırasında yapılan fedakârlıklar gibi şöyle ki; Ebû Cehm b. Huzeyfe el-Adevî’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Yermük savaşı günü yanımda bir kırba su ve kap olduğu halde yaralılar içerisinde amcamın oğlunu aramaya çıktım. Kendi kendime henüz yaşıyorsa ona sudan içiririm ve onunla yüzünü silerim dedim. Derken onu son anlarını yaşarken buldum. Ona sana su vereyim mi? dedim. Evet! Diye işaret etti. O sırada bir adam ah! Dedi. Amcamın oğlu suyu ona götürmemi işaret etti. Yanına varınca baktım ki o inleyen kimse Amr b. el-Âs’ın kardeşi Hişâm b. el-Âs imiş. Ona vardım sana su vereyim mi? dedim. O sırada ah! Diyen başka birini işitti. Bunun üzerine Hişâm suyu ona götürmemi işaret etti. Ona vardım, ölmüştü. Sonra Hişâm’ın yanına döndüm, o da ölmüştü. Sonra amcamın oğlunun yanına vardım, o da ölmüştü. İnsanlar içinde bu kadar fedakârlığı hiç görmedim. Diyerek (Müminlere vaaz ve irşad Mehmet ALTUNKAYA c.3.s.666) ayni duyguyla, aynı heyecanla çalışanları karalamak için çırpınan ölü sevicileri ve Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil kandan ve ölümden beslenen zihniyete sahip olanlar, her acı hadiseden nemalanlar, insaf, vicdan, merhamet, ahlak, insan sevgisi ve akıldan zerre kadar nasibini almamış provokatörler 15 yaşında çocukları kaçak çalıştırmışlar gibi yalan haberleri yayarak halkı galeyana getirmeye çalışanlar, 1 Mayıs'ta molotof atmak ve dükkânları yağmalamak olan ve işçi haklarıyla uzaktan yakından alakası olmayan sol sendikacıların bu fikirde oldukları için bu ülkemin duyarlı insanları tarafından hiçbir itibarlarının hiçbir değerlenin olmadığı için soruyor Murat YALÇIN kardeşim…
Şunu unutmamak lazım ki; İnsanın canına, namusuna ve hakkına kastedenler elbette ki imandan ve İslam’dan nasibini almayan içi dışı bir olmayan münafık kişilerdir. Onlara da yüce Allah (c.c.) şöyle cevap veriyor Nisa Suresinin 142. Ayeti kerimesinde; “Her zaman münafıklar Allah'a hile yapmaya çalışırlar, Allah da hilelerini başlarına geçirir…”
Efendimiz (s.a.v.)’in; Şehitler beştir. Vebaya tutulanlar, iç hastalıklarına yakalananlar, suda boğulanlar, göçük altında kalanlar ve Allah yolunda canından olanlar. Ayrıca, ailesinin geçimini sağlamak için helal yoldan çalışıp kazanırken ölenlerin, ilim yolunda can verenlerin, doğum esnasında âhirete yürüyen müminelerin ve karın ağrısından ya da apandisit sancısından hayata veda eden müminlerin de şehitlerle haşredileceklerine dair hadisi şerifleriyle bizlerin üzüntülerinin az dahi olsa hafifletiyor.
Son olarak ey maden ocağında evlatlarını kaybeden anne – babalar – kardeşler - eşler sizler evlatlarınızı yitirdiniz, biliniz ki bizler de evlatlarımızı yitirdik. Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse bizim de ocağımıza ateş düştü. Çünkü bizler Efendimiz (s.a.v.)’in Ebu Musa el - Eşari (r.a.)’den rivayet edilen şu hadisi şerife göre; “Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir.” (Buhari ve Riyazü-Salihin) hadisine inancımızın tam ve eksiksiz olduğunu taşımaktayız. Bizde onlara şehit dedik. Ve yalvarıyoruz ki; Yarabbi o kardeşlerimizi sen de şehit olarak kabul et eyle mekânlarını cennet eyle Ya Rabbi. Selam ve dua ile…
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük/KONYA