banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Yaşı ellinin üzerine çıkmış birisi olarak, hani hep derler ya “nerede o eski bayramlar?” diye, işte o soruyu sormanın anlamsızlığını düşünsem de, “kendi yaşadığım çocukluğumun bayramlarına özlem duyuyorum” dersem bana hak verirsiniz mutlaka.

Özellikle benim yaşımda olanlar mutlaka hak verecekleridr. Bizlerden daha küçük yaşlarda olanlarımız ise, zaten o günleri görmedikleri, bilmedikleri için, onlar da kendi çocukluklarında yaşadıkları bayram zamanlarını, ilerideki yaşlarında mutlaka özlemle yad edecekler, “ah o çocukluğumun bayramları” diyerek hayıflanacaklardır.

Çocukluğumda, ağır sorumlulukların üzerimde mevcut bulunmayışından kaynaklanan rahatlıkla, sadece bayramların, kendi içlerinde barındırdıkları huzur ve mutluluk verici özelliklerinden istifade ile sabah erkenden, bayramlıklarımı giyinip, mahalle arkadaşlarımla buluşurduk. Sokak sokak, hane hane dolaşır, evlerin giriş kapıları önlerine kadar çıkmış, ellerinde şeker, üzüm, kavrulmuş yağlı nohut (siğlim) tabakları olduğu halde bekleyen teyzeleri, ablaları o güler yüzleriyle hafızamdan asla çıkaramam.

Evlerinin önünü, diğer komşu evlerinin sınırının başladığı yere kadar ıslatıp süpüren teyzelerimiz, ablalarımız, atalarımızın; “herkes kendi evinin önünü temizlerse her yer temiz kalır” prensibinin uygulanmadığı günümüzde ne kadar da anlamlı olduğunu bir kez daha düşünerek, çocukluğumun yıllarına dönmek istememin haklı bir özlem olduğunu, mutlaka sizler de kabul ediyorsunuzdur.

Artık; ne o teyzelerden ne o ablalardan ne o zamanı yaşayan büyüklerimden eser yok o çocukluğumun mekanlarında. Ne kapının önünü ıslatıp süpürebilecek takatte insanlar ne de “sokaklarında toz kalkmasın” diyerek ıslatılacak alanlar kaldı. Her gelenek her adet, şimdilerde mahalle aralarına döşenen el yapımı kilitli taşlarla kilitlendi bırakıldı sanki.

Ne köy yaşamında sabahları dağlara yollanan sürülerin çıkardığı toz bulutlarının yeni doğan güneşle yansımasının resmi, ne baştan başa çevrili kavakların kuş sesleriyle donandığı güzellikler, ne o zamanki yeşilden ne de cıvıltılı çocuk seslerinden eser kaldı.

Bayramları bayram yapan gelenekler bir bir yok olup giderken, zamane çocuklarının yirmi dört saat süreyle, parmaklarıyla o yandan oyana, bu yandan o yana tarayıp, dünya turları düzenledikleri, dünyanın diğer ucundaki çocuklarla sanal ortamlarda buluştukları zamanları yaşıyoruz. Evlerden pişi, kapılardan şeker, sokaklardan siğlim toplayan, büyüklerinin ellerinden öpmek onlara başlarını okşatmak yerine, sanal ortamlarda kurulan yapay irtibatların oluşturduğu tezatlıklara oluşturduğuna şahitlik etmek, sanki eksi kırk derecede buzullar içinden, elli dereceli fırınların içine düşmüş gibi bir hale sokuyor insanı.

İnsanın hayallerini, aklını ve düşüncelerini törpüleyip, duygularından arındırıp, her bir ferdin tek başına yaşam sürmesini, yalnızlığa mahkum etmesini, toplumların ayakta kalabilmesinin temel taşları olan; dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenekleri yok etmesini seyrederek ölüp gidecek olmak, bizlere bir zül olsa gerek.

Yüce Allah’tan; yeryüzünde yapılan katliamlara, sebep ne olur ise olsun çocukların, yaşlıların, kadınların canlarına kast eden insan kılıklı zavallılara  fırsat vermemesini dilerken, hemşehrilerimin, milletimin ve tüm İslam Aleminin Kurban Bayramlarını tebrik eder, bayramın; huzur, refah ve mutluluk getirmesini niyaz ederim.

 

Tayyar Yıldırım

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.