banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Kurban Bayramı biterken başlayıp birkaç günde birçok ili yaşanılmaz hale getiren; evlerin, okulların, araçların yakıldığı, işyerlerinin yağmalandığı, kütüphanelerin hatta müzelerin tahrip edildiği ve bunlardan daha elim ve vahimi de birçok insanın ölümüyle sonuçlanan sokak olayları,18. yüz yıl Divan şairlerimizden Nedim’in ‘Kafir’ redifli gazelini hatırlamama neden oldu.

 

Nedeni şu ki Nedim kendisine çok çektiren sevgililerinden birini zalimlikte Hulagu Han’a benzetiyordu. Hülagu, zulümde zirve yapmış isimlerdendi. 13. yüz yılda yaşamış İlhanlı hükümdarı Hülagu, Abbasilerin merkezi Bağdat başta olmak üzere girdiği şehirlerde yaşayan tek canlı bırakmadığı gibi asırların birikimi kültür varlıklarını da yakıp yıkmıştı. Atılan kitaplardan Dicle nehrinin günlerce mavi aktığını yazmıştır tarihçiler. Nedim’in bahse konu olan gazelinde sevgilisini, zalimliğiyle ünlü bu tarihi kişi üzerinden anlatır, bir yandan da akıllara bir zamanlar dünyayı ateşe vermiş zalimleri düşürür.

 

        Tahammül mülkünü yıktın Hülagu Han mısın kafir
        Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir”

beytiyle başlayan şiir, 

       “ Sen ol cellad-ı din ol düşmen-i iman mısın kafir” mısraıyla son bulur.

     

        Şehirleri yakıp yıkan barbarlıklara günümüzde de şahit oluyoruz ve bu durum ister istemez Hülagu’yu veya Hülaguları düşündürüyor; çünkü kimi illerde hasar tespiti yapanlar, şiddetin boyutlarının kütüphanelere ve müzelere kadar uzandığını haber veriyorlar. Diyarbakır’daki Ziya Gökalp müzesi de yakılıp yağmalanmış maalesef.

       

        Haber bültenlerinde harabeye çevrilen şehirlerden görüntüleri izledikçe Nedim’in seslenişine benzer sorular üşüştü beynime:

 

        Kitaplardan ve kütüphanelerden ne kötülük gördün kafir?

        Kızılay’ın kan toplama araçlarından ne istedin kafir?

        Halkım dediğin insanlara hizmet için yapılmış belediye binalarını ve kamuya ait araçları yakarak ne kazandın kafir?

        Yakıp yıkmak ve öldürmekten başka ne yaptın ki kafir?

        …  

        Bu nasıl bir öfke, nasıl bir kindir ki şehrin hafızasını yok etmeye kadar varabiliyor. Bu da soru mu şimdi? Mülkü viran eyleyip dünyayı ateşe verenler için müzenin veya kütüphanenin ne önemi olabilir? Molotoflarla seyir halindeki otobüsleri yakanlar için, gördüğü her sakallıyı yok edilmesi gereken bir düşman algısıyla kafalarını taşlarla ezerek öldürenler için okulun, öğrenci yurdunun, caminin, kütüphanenin hesabı mı olurmuş?

 

        Bir garip döngüyü yaşıyoruz zaman zaman bu coğrafyada. Zalimlerin ismi değişiyor sadece. Kin ve nefretle doldurulan insanlar, bir işaret fişeğiyle sel olup önüne ne gelirse kırıp döküyor; yakıp yıkıyor; öldürüyor nihayet kendini de çevresini de cehennemi bir akıbete sürükleyiveriyor.

 

        Asırlarca birlikte yaşama iradesi göstermiş insanların mülküne zaman zaman düşürülen fitne ateşleri bu mülk üzerinde birlikte yaşama tahammülünü zorlaştırıyor. Ana yurt her şeye rağmen yurdundan yuvasından olmuş herkes için ana kucağı olmayı sürdürürken ne yazık ki bir kısım evlatları tarafından hançerlenme talihsizliğini yaşıyor.

       

        Kafir; bildiği apaçık bir gerçeğin üstünü örten, görmeyen, işine gelmediği için görmek istemeyen olduğuna göre esasen söylenecek fazla bir söz de kalmıyor. Şeytanın gör dediği yerden bakanlar onun gösterdiğini görecektir neticede. Bu nedenle zihniyeti, tahammül mülkünü yakıp yıkmak olanlara Nemrut musun desen ne yazar Firavun desen ne, Haccaç desen ne Şeddat desen ne?

 

        Misyonu mülkü yakıp yıkmak ve viran eylemek olan Hülagular yüzünden bölgemizde huzur yok. Her şey çok kırılgan. Her an her şey olabilir. Bir gecede şehirleri yakıp yıkan, memlekete hesapsız zarar vermeyi başaranlar daha büyük denemelere kalkmaktan çekinmeyeceklerdir.

 

        Bu coğrafyaya kimi zaman doğudan kimi zaman batıdan gelen, ortak özelliği kafirlik olan Hülagularla mücadele etmekten daha zor olanı içimizdeki Hülagucularla uğraşmak. Bunun başarılması lazım. Başarılmadıkça kimse emniyette olmayacaktır.

 

        Ahmet Haşim,

        “Bir gamlı hazanın seherinde

        Israra ne hacet yine bülbül

        Bil, kalbimizin bahçelerinde

        Can vermede senin söylediğin gül”

dese de umutsuzluğa kapılmadan ısrarla hak bellediğimiz yolda tek başımıza kalsak da yürümeye devam edebilme iradesi ve cesaretini gösterebilmemiz gerekiyor.

 

        Kafir kafirliğinin gereğini yapıyor; önemli olan iman ve inanç sahiplerin neyle meşgul oldukları.

 

        Selamların en güzeliyle…

 

        H. Halim Kartal       13 Ekim 14

     

          

            

        

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.