banner176

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Her şey kendi mecrasında akıp gidiyor. Aylar, mevsimler, yıllar… Ve mevsimlerden biri lisan-ı tabiatla insanda fanilik duygusunu daha çok uyandırır ki bu kendine has renkleriyle, bir şekilde gözlerden gönüllere nüfuz etmeyi başaran ve şairin dediği gibi insanı düşüncelere gark eyleyen hazandır.

 

        Hayatta büyük ve derin iz bırakan ayrılıkların genellikle bu mevsime ayarlı olması sebebiyle olsa gerek, hazanların hüzünlerle kardeş olduğunu biliriz; bilir ve büyük bir tevekkülle kabul ederiz ki her hazanda ayrılıklar, her ayrılıkta da biraz hüzün vardır; lakin bu bu yılın hazan mevsimi memlekete katmerli hüzünlerle geldi sararıp solmadan toprağa düşen  yapraklarla.

 

        Ve şarkıların nağmelerinde günlerce hüzün dolaşır:

 

        “Yine hazan mevsimi geldi

        Yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek.”

        …

 

        Hayat öyle hızlı akıp giderken memlekette öyle olaylar yaşanıyor ki bazen sekiz on günlük bir süreler, neredeyse asırlara bedel gibi oluyor.

Söylemek istediğim şu: Başka ülkelerde bir asırda yaşanabilecek olaylardan belki daha fazlası memleketimizde bir hafta on günlük bir sürede yaşanıyor. Ülke gündemini meşgul eden gelişmelerin son birkaç aylık seyrine bakınca ister istemez böyle bir duyguya kapılıyoruz. Yaz başında Soma’dan, ekim sonu Ermenek’ten yükselen feryatlar; mevsimlik işçilerin tarlalara balık istifi götürülürken meydana gelen kazalarda karayollarına saçılıp savrulmuş görüntüleri… Kurban Bayramı biterken sınırlarımızın yanı başında yaşanan olaylar gerekçe gösterilerek başlatılan ve birçok masum insanın ölümüne ve maddi manevi birçok kayıplara uğramasına neden olan olaylara bakınca böyle bir duyguya kapılmamak ne mümkün.

 

Hiçbir şey olması gerektiği gibi doya doya yaşanamıyor. Baharı görmeden yaz gelip geçiyor. Doğmadan ölünüyor, çocukken beller bükülüyor, körpecik fidanlar açmadan soluyor.

 

Zira Osman Saba ülkemizde bu kadar gürültü ve şamatanın olmadığı, nispeten daha sakin zamanların sonbaharlarını dile getirdiği şiirinde nihayet herkesin az çok etkilendiği mevsimin şairin iç dünyasındaki izlenimleri diyebileceğimiz doğal bir seyri vardır.

            

“Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun.
Yol tenha, dal mecâlsiz, su durgun.
Tabut yapılan tahta, ev ev taşınan odun.
Bahar, ümit yerine, ey kış, içimde korkun!

Allahım! kararmasa şu göğün...
Dal senin, ağaç senin, döktüğün
Yapraklarla, mevsimlerle, gün gün.
Geçip gidişi ömrün...”

 

‘Mevsimlerle, gün gün ömrün geçip gidişi’ne kim ne diyebilir ki… Boğazımıza düğümlenen, içimizi karartan katlim gibi kazalarda baharı görmeden yaşanan hazanlar. Sanki ilan edilmemiş bir büyük savaşı yaşıyoruz. Mehmet Şeker Yeni Şafak’taki dünkü yazısının sonunda ülkemizde kısa aralıklarla yaşadığımız elim olaylardan etkilenerek ‘Cenaze Bakanlığı’ kurulsun talebinin gerekçesi denebilecek şu bilgileri vermiş:

 

“7/24 çalışma yürütülüyor fakat an itibariyle işçilere ulaşılamadı. Artık umutlar sönme noktasında.

Öte yanda, kazada ölen 17 mevsimlik işçinin cenaze törenlerine Sağlık Bakanı Müezzinoğlu da katıldı.

Madende kalan işçilerimizin cenaze törenlerine daha büyük bir katılım olacağını söyleyebiliriz.

Bakıyorum da…

Bize bir de Ölüm ve Cenaze Bakanlığı lazım geldiğini düşünüyorum.

O kadar çok ölüyoruz ki…”

   

Attila İlhan’ın ‘Elde var Hüzün’ adlı şiirinin son mısralarını hatırlamamak elde değil. Her şey geçip gidiyor; lakin zamansız geçip gidenlerden bir şey, kalıyor geriye: Hüzün… Tam da şairin dediği gibi:

 

        “hayat zamanda iz bırakmaz
        bir boşluğa düşersin bir boşluktan
        birikip yeniden sıçramak için
        elde var hüzün”

 

 

Rabbim her şeyin en hayırlısını versin!

 

Selamların en güzeliyle…

 

H.Halim Kartal                           05 Kasım 14   

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.