Şükür; yapılan iyiliğe, verilen nimete karşı hoşnutluk, minnettarlık ve teşekkür hissi duymak, onun değerini bilmek demektir.
Şükür ve teşekkür kelimelerinin zihnimde uyandırdığı ilk sıcak çağrışım ‘Minik Dualar’ grubunun seslendirdiği “Teşekkür ederim Allah’ım” nakaratlı bir çocuk ilahisidir. Her şeyin çocuk dilinde çocukça ifade edileni ne kadar güzelse bir ilahi de çocuk saflığı ve masumiyetiyle birleştiği zaman bu kadar içe işleyen bir güzelliğe ve etkileme gücüne ulaşabiliyordu işte. Dinledikçe bir çocuk kalbinde Allah sevgisinin nasıl yeşerdiğini, bu sevginin yansımalarını hissetmiştik huzur veren bir ferahlıkla.
Şimdilerde o sesleri duyamıyorum, o çocuk ilahisinin sözlerini unuttum; yalnızca nakaratı kalmış hafızamda:
“Teşekkür ederim Allah’ım
Seni çok seviyorum Allah’ım”
Şükür, teşekkür…
‘Şükür Rabb’im’ yahut birisinden gördüğümüz bir iyilik, bir yardım için ‘teşekkürler’ demekle teşekkür etmiş oluyor muyuz?
Bilmiyorum.
Bildiğim şu: Bu kabil yani dilde kalıp da o saat unuttuğumuz teşekkürün anlamsızlığı yahut çoğu zaman teşekküre bile değer bulmamamız gördüğümüz kimi iyi davranışları… Halbuki nimetin devamının şükürde, teşekkürde olduğunu bilmeyenimiz var mı? Sanmıyorum.
Birisine yaptığımız küçücük bir yardım, bir iyilik veya bir güzel davranış karşısında edilen içten bir teşekkürün gönülleri nasıl hareketlendirdiğini, nasıl kıştan bahara çevirdiğini biliriz. İşte bu güzel duyguları yaşamayı nasip ettiği için iyilik edenin, buna muvaffak kıldığı için Allah’a teşekkürü nur üstüne nur olmaz mı? Bir iyiliğe, bir nimete, bir güzelliğe ulaşanların teşekkürünün de hem bunlara vasıta olana hem onları bu güzelliklere vasıta kılan Allah’a olmak üzere en az iki boyutu olduğunu, kula edilen teşekkürün Allah’a şükretmek olacağı düşüncesini ilişkilerimizin merkezine taşımak kısa günde elde edilebilecek kazançların en karlısı olmayacak mı?
Şükür ve teşekkür konusunda dil sınırlarında kalan, oralardan ötelere geçemeyen, durağan ve esasen pek bir işe de yaramayan bir tavır geliştirmişiz. Her nimete kendi cinsinden olmalı teşekkürümüz. İyiliğe fazlasıyla iyilik mesela. Dilde başlayıp işlevsel olarak da ete kemiğe bürünen mesela. Mesela rızıklandığımız her şeyden ihtiyaç sahiplerine verebilmek ta gönülden; sevildiğimiz için sevmek tüm sevdiklerini Rabbimizin.
Şükrü ve teşekkürü Allah’ın öğrettiği şekilde iyice öğrenip içselleştirmemiz gerektiğini, başta aile fertlerimiz olmak üzere ilişki ve iletişim kurduğumuz herkese bu konudaki hassasiyetimizi yansıtabilmeliyiz.
Allah’ımızın öğrettiği şekilde öğrenmekten söz ediyorum; çünkü bir şeyin özü ve esası kaybolunca en sağlam, en doğru kaynağa bakılır. Şükür kavramı Kur’anda birçok yerde zikredilir. Bunlardan herhangi biri bile kullarının kendisine teşekkür etmesini isteyen Rabbimizin, bunun gerekçesini ve esasını anlamamız için yeterlidir. Mesela Bakara suresinin 151. ve 152. ayetlerine bakalım: “İşte böylece, içinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size ilahi mesajı ve hikmeti öğretecek ve ayrıca bilmediklerinizi size bildirecek bir elçi gönderdik. (151) Şu halde, beni anın ki ben de sizi anayım! Ve bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin! (152)
Ayetlerde ilmi, hikmeti ve bilmediklerimizi öğretecek bir elçi gönderdiği için kendisini anmamız ve yüce zatına teşekkürümüz nasıl olacak? Bana göre her işimizi Allah’ı hesaba katarak yapıp, O’nun bize öğrettiklerini bizim de başkalarına öğretmektir bu nasılın cevabı. Yani ki her bir nimet için kendi cinsinden üretilen, verilen bir iş ve eylemin adıdır şükür. Servetin şükrü infak, akıl nimetinin şükrü onu doğru kullanıp O’nun gösterdiği çizgiden gitmektir. Yoksa bal bal demekle ağız tatlanmazsa şükür şükür demekle de hakkıyla şükretmiş olmuyoruz.
Teşekkürümüz işe yaramalı; çoğaltmalı sevgimizi, coşkumuzu; zenginlik katmalı zenginliğimize, adamlığımıza.
Şükür ve teşekkür bilincimizi Kur’an’la güncelleyelim. Güncelleyelim ki nimet olarak Rabbimizin bahşettiği şeyleri ihtiyacı olanlarla paylaşabilelim. Çocuklarımıza şükrün ve teşekkürün önemini öğretelim.
Teşekkür ederim diyene tevazu babında ‘buna gerek yok, teşekkür etmene değer bir şey yapmadım veya bir şey değil’ deriz ya, itibar etmemek gerektiğini düşünüyorum hele sonuncusuna; çünkü şükür ve teşekkür bir şey değil her şey bana göre.
Sözün özü: “Kula teşekkür etmeyen Allah’a şükretmiş olmaz.” Hz. Muhammed
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal