banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Sükût yağmurlarıyla yıkanmış yüreğimi bir enginlik bürüyor. Adın sarıyor sükûnet ikliminde can bulan yüreğimi. Özleminin nârında hece hece titriyor yaşlarım ve düştükçe muhlis olmayan, içtenlikten yoksun soğuk gönüllerin riyakârlığında alev alıyor.

         İhlasa susayan gönüller bir katre bulduklarını zannediyorlar çölde. Oysaki buldukları seraptan başkası değil. Mübarek ellerinden kevseri doyasıya yudumlamak varken ne diye riyakâr serapların peşinden sürüklenelim ki efendim?

         Kelâmın yetersiz kalıp vazifeyi sükûta bıraktığı an yüreğime ismin düşüyor katre katre. Eziyetlere mâruz kaldığında dâhi ihlasla ihyâ ettiğin namazların, şimdilerde yokluğun zenginliğini yaşıyor katılaşmış gönüllerde. Harf harf hasretini dokuyan yüreğimiz ihlaslı bir imanın kuraklığına an kadar yakın, bu lezzete Kaf dağı kadar uzak. Kılıç seslerinin gökyüzünde uğuldadığı vakitte bile kapandığın secdelerin bir yansımasının dâhi olmayışı, katre aramaya giden gönlümüzün bir seraba esir düşmesindendir.

         Muammaların boyunduruğu altındaki yüreğimiz, bastığın her kum tanesine mana yüklemekte. Külfetine göre fiyat biçtiğimiz fiyakalı, soğuk kelimeler yerine hasretin işleniyor sükût sükût hicran ateşinde titreyen yüreğimize. Bastığın kum tanelerini dolduruyoruz heybemize, vuslatına bir kum tanesi kadar yakın olmak, hicran ateşini bir kum tanesi kadar hafifletmek için.

         Yaldızlı manalarla donatılmış geceyle karşılıklı sükût ederken İsmin düşüyor yüreğime secde secde. Rükû rükû eğildiğin namazlarda samimiyetinin hıçkırıkları vaveyla koparıyor yüreğimde. İçtenliğin kırıntısından dâhi eser kalmayan gönüller bu hıçkırıklardan yoksun şu vakitlerde.

         Mübarek ayakların şişinceye dek fecr vaktine kadar ihyâ ettiğin salatların, bir kıyamı dâhi yok şimdilerde. Hûşûyla huzur, korkuyla ümit arasındaki kulluğun bir zerre yansıması dâhi yok samimiyetsizlikten yosun tutmuş gönlümüzde. Salıverdik imanımızı samimi rahmetin düşmediği çöllere. Gözyaşlarında boğulduk, kulluktan nasibini alamamış yaşlar dökemediğimiz için. Hâlis bir kulluğun zerresini yudumlayamadığımız için kuraklığı yaşamaktayız uçsuz bucaksız ummanda.

         Hasretinin nârına su serpiyorum sükût sükût dillendirdiğim kelimelerle. Katıksız, sâf bir ihlasla demlenmekteyken vuslatın, İsmin yükseliyor miraç miraç yüreğimden. İhlasın zirvesini mübarek gözyaşlarınla bereketlendirirken Hz. Aişe (r.a.) suâl ediyor: “Ey Allah’ın Resulü, Yüce Allah seni bağışlamışken bu kadar zahmete neden katlanıyorsunuz?” Rahmet rahmet dökülüyor kelimelerin “ Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”

         Buz tutmuş gönüller gözyaşlarında eriyor şimdi. Küf tutmuş yürekler paslanmaya ramak kala aşkına münhasır ihlasla cilalanıyor.

         Suskunluğum tamamlanıyor şimdi. Kullukta aradığım lezzeti bir yudumda içiyorum. Yüreğimin susuzluğunu gidermeye secde secde inen bir katre gözyaşın yetiyor efendim. Vakit her adımda tükenirken kullukta aradığım lezzet senin gözyaşlarınla yıkandığı için hep bereketli.

         Suskunluğuma kelam yetiremiyorum. Bu yüzden hep sükûtta yüreğim. Kulluğun lezzeti ihlasa doyuncaya kadar sükûtum dört elif miktarı uzayacak. Ta ki vâv oluncaya dek…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.