SANKİ ÖLDÜK!.. KURTULAN MI VAR!
2.BÖLÜM
Rahman olan, Rahim olan, Hadi olan, Bedi olan, Reşid olan, Vedud olan Yüce Allah (c.c.)’ın isimleriyle buyurun sizinle beraber hani hesapta olmayan, hep ertelediğimiz ölüm’ün ikinci bölüm yolculuğuna devam edelim inşallah… Bir Allah (c.c.) dostunun dediği gibi,“Çıkmışsa ilahi emir bahane bol, toprakta başlar toprakta biter bu yol.” hazırlanarak yazılmış olan mezar taşın, Evinde oturduğun koltuğundan, sıcak yatağından tüyleri diken diken eden yerlerden alıp götürürken korku salacak mezarına, evdekilerini, sevenlerini, anneni, babanı, kardeşlerini, eşini vs. vs. vs… hüzünlü gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gittiğin o ölüm…
İşte o ölümün birçok kişiye kısa zamanda unutacakları önemli dersler verir… Ölümle kimileri dul, kimileri yetim, kimileride evlat acısıyla birlikte adını koyamadığımız acılarla kalacak…
Nihayet cenazenin kılınacağı camii ve kılınacak namaz vakti belirlenmiş ve yakın çevrene hele birde kara gözlük, kara elbiseli, çelenk ve çiçeği sevenlerine bildirildikten sonra telefonun zili bazısı “Arafat dağı” ilahisi, bazısı “Topladım gülleri düştüm yollara” ilahileriyle, bazısı “işte gidiyorum çeşmi siyahım” türküsüyle, kimisi de ömründe hiç camiye cemaate uğramadığı gibi cami cemaatine, imama kin nefret besleyen birilerinin müziğini telefonuna çalar müzik olarak ayarlanan telefonun vasıtasıyla sesi camilerde çalan cep telefonuna "Aradığınız kişiye ulaşılamıyor… Lütfen tekrar denemeyiniz. Ona artık ulaşmanız mümkün değil ve o artık dünyalıda değil… Lütfen numarasını silin…'' dediklerinde numaran anında silinir… Ve kalırsa yani silinmezse numaran ölüm kokar… Sen ölüm yatağındayken veya morgdayken ölüm ve ölümün konuşulacak evlerde… Gündemde sen varsın… Ölümün var… Hatta dünyada bir gün bile her tarafı kokutursun diye kalmana razı olmazlar… İlk kez varlığın kokundan, vücudun şişliğinden dolayı sıkıntı verir sevdiklerine. Tabî varsa eğer… Ne hamam ne de evindeki banyo olmayan ömürde bir defa yıkanılan bir yer olan gasil hane kapısına adın yazılır ve birileri tarafından getirilir…
Abdurrahman ÖNÜL’ün Hazırmısın ilahisinde geçen “…Tahtadan ata binmeye, Bu dünyadan silinmeye, Ruzi mahşere gitmeye, Hazır mısın söyle dostum…” dediği gibi tahtadan yapılmış son model bir binek kapı önünde ömürde bir kez (((yani ölen erkek ise eşin için; Yüce Rabbim (c.c.)’in “İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. Sürelerinin sonuna vardılar mı kendileri hakkında marufa uygun olarak yaptıkları şeyde size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.” (Bakara, 2/234) buyurduğu gibi, müddetini bekleyip sonra evlenmek isterse evlenebilir. Eğer kadın ise erkek o gün evlenebilir tabi buda şık olmaz desekte İslam’ın emri böyle…))) binilen binek seni bekliyor. Ve seni canlılar arasında kıvrıla kıvrıla benzetişte hata olmasın ölüm dansı yaparak en azından cumadaaaan cumaya veya bayramdaaaaan bayrama namaz kılanların listesindeysen yazık ettin kendine. Yazık… Garipsin getirdikleri yere. Çok ama çok yazık ettin kendine… O kalabalıkta tek ölü sensin! Sen! Ve sana ölü diye yeni bir isim takıp ölü muamelesi yapılacak. Çünkü sen ölmüşsün… Musalla taşı… Taşların en ürperteni! Taşların en acımasızı! Taşların en soğuğuna konulmak üzere toplanan kalabalık, öne geçmen için yol açıyor… Ve o taş kim bilir kaçıncı konuğunu ağırlıyor! Ağırlayacak… Hani derler ya kimler geldi kimler geçti bu handan... Misaliyle ne ölüler geçti o tezgâhtan! Senin oradaki varlığın bir dua, bir sünnet namazına, dünyadakilerin ise farzı kifâye namazına vesile… Ve acı bir sesle kılınan namazdan sonra; Rahmetliyi nasıl bilirdiniz? Sorusuna seni tanıyan - tanımayan, yalaklar - salaklar iyi bilirdik derler. Hele hele işlediğin günahları düşündüğünde iyi ki cenaze namazıma katılanlar bilmiyorlar benim işlediğim günahları dersin… İbnu Ömer (r.a.) anlatıyor. Resulullah (s.a.v.) ile birlikte idim. Ensar’dan bir zat gelerek (s.a.v.)’a selam verdi. Sonra da, Ey Allah'ın Resulü! Mü'minlerin hangisi en faziletlidir? Diye sordu. (s.a.v.), Huyca en iyisidir! buyurdular. Adam Mü'minlerin hangisi en akıllıdır? Diye sordu. (s.a.v.), Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir buyurdular.
İslam akidesine göre ölüm bir yokluk değil, aksine bu dünyanın maddi ve dar kayıtlarından kurtulup daha geniş bir âleme yolculuğun ilk basamağıdır. Bu dünyadan ahiret yurduna geçiş, tabiri caizse evimizdeki bir odadan diğerine geçişe benzetilmiştir. Ölüm, her canlının er ya da geç bir gün mutlaka yüz yüze geleceği kaçınılmaz bir gerçek ve ilahî kanundur. Ölümle başlayan kabir hayatı ise, ahiret âleminin ilk menzilidir. Kabir hayatına berzah âlemi de denmiştir. “Bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ebedî ahiret yurdu ise işte o, gerçek hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bilselerdi!” (Ankebût Sûresi, 29/64) Allah dostları için ölüm sevgililer diyarına yolculuktur. Allah Resulü (s.a.v.) Buhari de geçen bir hadisi şerifte; bir gün Abdullah bin Ömer (r.a.) Hz.lerini tutarak ona şunu söylemiştir. “Dünyada bir garip yahut geçip gitmekte olan bir yolcu gibi ol. Asıl ve ebedî vatanın ahirete gideceğine öylesine inan ki, ölmeden önce ölmüş ol ve kendini şimdiden kabir ehlinden say!” Görüşünceye dek hoşça kalın, dostça kalalım…
NOT: BU ARADA 28 ŞUBAT DÖNEMİNDE BENİ, AİLEMİ VE SEVENLERİMİ ÜZENLERDEN ÖLEN VEYA SAĞLARA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM!.. MAĞDURLARIN DA KURU SIKI DEĞİLDE GERÇEKTEN ELLERİNDEN TUTANLARIN SAYILARINI ÇOĞALTSIN…
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük / KONYA