Mıknatıs, özgül ağırlığı 2.7 gr/cm3 olan, manyetik alan üreten nesne veya malzemedir. Demir, nikel, kobalt gibi bazı metalleri çeker, bakır ve alüminyum gibi bazı metallere ve metal olmayan malzemelere etki etmez.
Mıknatıslık etkisi, malzemelerde iki karşılıklı uçta toplanır. Bu iki uca mıknatısın “kuzey ve güney kutbu” ismi verilir. İki mıknatısın eş kutupları birbirini iterken, zıt kutupları birbirini çeker.(Vikipedi)
Biliyoruz ki; mıknatısta eş kutuplar birbirlerini iterken, zıt kutuplar birbirlerini çekiyor...
Hâlbuki eş kutuplar birbirini çekse, zıt kutuplar birbirini itse ve herkes belli kutuplarda toplansa aralarında gül gibi geçinip gitseler fena mı olurdu?
Ama kural bu…
“Eş kutuplar birbirlerini itecek, zıt kutuplar birlerini çekecekler…”
Beklide iyiler kötüleri hizaya getirsin diye böyledir bilemiyoruz.
Ama sanki kötüler iyilere hükmediyorlar gibi…
Hayat bir mıknatıs olsa…
İkiden fazla da kutbu olsa…
Kutuplar insanın yüreğindekini çekse kendine…
İyiler bir yana, kötüler bir yana…
İyilikler, billur gibi aksa dağlardan aşağılara…
Dereler taşısa onu okyanuslara…
Bahçeleri sulasa, güller açsa, reyhan kokuları alsa götürse her bir yanı…
İyilerin gözleri, aynı zamanda yürekleri gibi bakarmış aslında…
Göz nereye bakarsa, yürek de aynı istikamete bakarmış…
İçinde pisliklere, mikroplara yer vermezmiş iyilikler.
Paylaşma, gülümseme, hep ruhlarında varmış onların…
Başarılara alkış tutar, başarısızlıklara teselli olurlarmış.
Zorla da olmayacağını hep aklının bir kenarında tutarlarmış.
Küçük şeylerden dahi mutlu olabilme hasletleri varmış bir de...
“Rabbena, hep bana” demezlermiş.
Kendisi için istediklerini başkaları için de isterlermiş…
Hatta “hoş görü” onların, en belirleyici özellikleriymiş.
Düşünün şimdi, iyilerin biriktiği kutuplardasınız…
Ömrünüze ömür katılmaz mı? Sevincinize sevinç yüklenmez mi?
Her sabah aydınlık güneşlere uyanmaz mı gözleriniz?
Bu düzeni, bu güzelliği bozan kalpleri diğer kutuplar çekiverse kendine…
Belli bir zaman dilimi içinde ıslah etse bozulmaya yüz tutmuş kalpleri…
Sonra düzelen kalpleri yeniden çekse “iyiliklerin kutbu…”
Yoksa çirkefliklerin içinde, çekememezliklerin, kıskançlıkların çöplüğünde yaşamaktansa ölmeyi tercih etmez mi insan?
Düşünün hele, bir “çöplükte” yaşıyorsunuz...
İster “kıskançlıklar çöplüğü”, ister “bencillikler çöplüğü”, ister “çelme takanlar çöplüğü”, ister “vefasızlıklar çöplüğü”, ister “nankörlükler çöplüğü” ister “kibir çöplüğü” yani bildiğin “çöplük” işte…
Yaşamak ister miydiniz çöplüklerde?
İşte, kutuplar olsa ve çekse kendi gibi olanların her birini kendine…
İyilikler kutbu kendi ekseni etrafında dönse,
Çirkeflikler kutbu, kendi ekseni etrafında…
Tayyar Yıldırım