Sözümüze, ölçümüzün; “bir topluma olan kininiz, sizi adaletten saptırmasın” (Maide Suresi, 8. Ayet) ilahi emri olması gerektiğini hatırlatarak başlamak istiyorum.
Suruç patlamasında bu ülkenin 32 evladı öldü. Düşüncesi, görüşü sivil toplum örgütü ne olursa olsun, böyle bir terör eylemi sonrası bu insanların öldürülmesini tasvip etmek, insalıktan nasibini almamış olmak demektir.
Her şeyi bir yana bırakıp, sadece bir insan olduğum için, bu alçak terör olayını şiddetle kınıyor, “ölümün; rengi, ırkı, örgütü, kabilesi v.s i nedeniyle insana bu şekilde reva görülmüş olmasını insanlık dışı bir hal olarak gördüğümü söylemek istiyorum.
Suruç olayından sonra takip ettiğim kadarıyla; sosyal medya, televizyonlar, basın, köşe yazarları bir birlerine nazire yaparcasına, ardı ardına tahminler ve komplo teorileri, üretiyorlar. Herkes terör uzmanı kesilmiş, herkes uluslararası stratejist rütbesi takmış sanki... Her kafadan bir ses, her kalemden ucube yorumlar...
Bütün bunlara rağmen bir gerçek var ki, Ortadoğu bataklığı sınırlarımızın hemen dibinde pis kokularını duyururken artık sınırlarımız da aşmış, bizi de içine almıştır.
Ülkemize zarar verme ağırlığı bakımından bu kadar tehlikeli bundan daha başka bir gelişme olamazdı herhalde.
Yıllardan beri söylüyorum... “Müslüman Coğrafyasında fitne ateşini yakan; ABD , İsrail , Batı ve onların yerli işbirlikçileri şu an keyifle olanları izlemektedirler.
Müslüman Coğrafyasında, ölen 100 Müslüman’ın 90 tanesini öldürenler yine Müslümanlarmış...
Bu ne demektir? “ABD, İsrail ve Batı, Orta Doğu’da sırası ile; Afganistan, Irak, Libya, Suriye de vb ülkelere uyguladıkları politikalarla, Müslümanları bir birine kırdırarak, buraları harabeye çevirip, kendi emellerine hizmet eden yeni devletçikler, yeni kabileler oluşturarak daha çok sömürmeye zemin hazırlamaktır.
On binlerce insanı ölümüne neden olan, milyonları yurtlarından ayıran, kadınların, kızların ırzına geçen bu insanlık müsveddelerine “dur diyecek” ortak akıla ulaşabilecek bir durum şimdilik ortalıkta görünmemektedir.
Saydığımız ülkelerden sonra, şimdi de sıra Türkiye’nin sınırlarına geldi dayandı... Pekâlâ, biz ne yapıyoruz? Ölenleri n üzerin politika yapmaya çalışıyoruz, hükümeti suçluyoruz yani birilerine olan kinimiz ülke menfaatlerinden de öne geçmiş, neredeyse terörü dahi bu kinimizin önüne geçirmiş bir aymazlığın içine düşmüş görünmekteyiz.
“Ölsünler, gebersinler, zaten onlar hak etmişlerdi” cümleleri kurarak büyük çerçevenin dışında, küçücük beynimizde oluşan nefret tohumlarını yeşertmeye, düşmanın eline koz vermeye devam ediyoruz maalesef.
Aklımızı başımıza almamızın zaman geçti. Yarın bu olayların yaktığı durumda senin de benim de ne düşündüğümüzün hiç önemi olmadan, bu ateş hepimiz yakar kül eder, savurur...
Ayrı partileri tutabiliriz, ayrı soydan gelmiş olabiliriz, farklı düşünebiliriz ama eğer ki “bu ülke hepimizin” diyorsak bu ateşe benzin dökmeden, aklımızı başımıza almamız gerekiyor.
Vallahi bu fitne ateşi bu ülkede de bir kere yandı mı onu hiç bir partinin, hiç bir kimsenin söndürmeye gücü yetmez…
Çığlıklarımız da kimse duymaz.