Die Zeit okuyorum sekiz aydır. Haftalık gazete. Her sayısında Türkiye ile ilgili haber ve yorumlar var. Alman medyası Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturuyor. PKK yayın organı sanki.
Türk jetlerinin PKK kamplarını bombaladığı haberi var 6 Ağustos 2015 tarihli Die Zeit'ta.
Uçaklarımız sanki hiç terörist öldürmemiş. Bombalar PKK kamplarına isabet etmiyormuş, aksine dağdaki köylere düşüyor; sivilleri, kadınları ve çocukları vuruyormuş. Mülteci kampları vurulmuş, mülteciler korkuya kapılmışlar.
Bombaların bir kısmı Türkiye sınırındaki Hıristiyan köylere isabet etmiş. Bombacılar, savaçlılarla köylüleri birbirinden ayırmıyormuş.
Bombaların hedefi olan PKK'lılara gelince Die Zeit yazarı Evelyn Finger'in yazdıkları tüyler ürpertici:
"Erdoğan, Kürtlere saldırıyor, burada çifte drama yaşanıyor. Evvela saldırılar Işıd'la savaşan sadık savaşçıları zayıflatıyor. İkincisi, hangi dine mensup oldukları ayırt edilmeksizin Kürt bölgesine sığınan binlerce insan tehlike altında ki Erbil ve Dohuk'tan buraya sığınmışlardı. Oralara da bomba düşüyor."
Evelyn Finger'in kaleminden çıkanlara bakar mısınız?
Işıd'la savaşan sadık savaşçıymış PKK.
Gazetenin 52 sayfasını tamamen kaplayan "Kalbin Ortasına" başlıklı yazı Türkiye ile ilgili. Beş resim ve Kürt bölgesini gösteren harita ile desteklenmiş.
Gazete PKK sözcüsü gibi.
Türkiye'yi ateşe veren, masum polisleri gece uykusunda öldüren canilerden hiç söz edilmiyor.
"İç savaş Cizre'den başlayacak." diyen belediye başkanı anılmamış.
"PKK'nın öyle bir gücü var ki sizi tükrüğüyle boğar." diyen HDP milletvekili Abdullah Zeydan'dan söz edilmiyor.
Dağlıca'da yola bomba yerleştirilecek şehit edilen 16 Mehmetçiğin adı bile anılmıyor.
Iğdır'da patlatılan bomba düzeneğinin şehit ettiği 14 polis söz konusu değil.
Diyarbakır, Tunceli, Hakkari, Van... Her gün kahpece öldürülen asker, polis, sivil vatandaş sanki can taşımıyor.
Sanki Yasin Börü, Kürt olmasına rağmen PKK'lılar tarafından öldürülmemiş.
Sanki Türkiye PKK ve Işıd teröründen kaçan iki milyonu aşkın mülteciye senelerdir ev sahipliği yapmıyor.
Işıd tehlike, PKK onlarla kavga eden sadık savaşçı...
Başbakan Davutoğlu, HDP'ye ya silah ya siyaset, tercih yapın, dedi ya. Bunu "ilerletilmiş iki yüzlülük" olarak niteliyor die Zeit yazarı Özlem Topçu. (Zeit,30.7.15) Barış görüşmelerini HDP heyeti vasıtasıyla Öcalan'a giderek yürütmüşüz de... PKK, HDP ilişkileri yeni değilmiş de...
Silahlı kuvvetlerimizin attığı bombaları da Erdoğan atıyor, uçaklar filan değil.
Almanların ve Batı'nın gözüne diken gibi batmış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
On senede ülkeyi bataklıktan alıp kalkındıran ve güçlü Türkiye yapan bir lidere Batı'nın bakış açısı bu.
Köyleri, Hıristiyanları ve Işıd'la savaşa giren "sadık savaşçıları" vuran adam...
Batı, Türkiye'yi bölmek istiyor.
Doğumuzda İsrail dostu bir Kürt devleti inşa etmek için ellerinden geleni arkalarına koymuyorlar.
Türkiye'nin dindar Kürtlerle hiçbir sorunu olmadığını, PKK'nın Marksist ve Leninist terör örgütü olduğunu, dindar Kürtleri katlettiğini yazmıyorlar.
İslam'ın ırk üstünlüğünü reddettiğini, Müslümanları kardeş ilan ettiğini görmezden geliyorlar.
Anadolu coğrafyasında Kürt-Türk-Arap... Bin yıldan beri kardeşçe yaşadığımızı ve bin yıl daha yaşama sevdasında olduğumuzu yazmıyorlar.
Ezidilere, Hıristiyanlar dinlerine inanma hürriyeti tanıdığımızı, bin yıldır din ve geleneklerini koruduklarını, bin yıldır Müslümanlarla iç içe yaşadıklarını dile getirmiyorlar.
İdeolojik düşmanlık yapıyorlar.
Aynaya bakması gereken biziz.
Bin yıl birlikte yaşayan Türk-Kürt-Arap neden "Muhakkak ki müminler kardeştir." fermanını gönlümüzden sildik ve birbirimize düştük?
Neden, inanıyorsanız üstünsünüz, fermanını unuttuk ve Batı karşısında geri kaldık?
"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!" diyen Akif'i neden hatırlamıyoruz?
Osmanlı'yı yok etmek için Batılıların korkunç ordularla Çanakkale'ye yüklenip de "medeniyet" tafraları sattığı zaman Akif şöyle diyordu:
"Medeniyet denilen maskara mahlûku görün!
Tükürün, maskeli vicdanına asrın tükürün!
Maske yırtılmasa hâlâ afetti bize o yüz;
Medeniyet denilen kâhpe, hakikat yüzsüz!.."
İslam dünyasının İslam'a dönmesi, İslam kardeşliğini yeniden keşfetmesi, Batılıların bizi bölme oyununa son vermek için çalışması şart.
Namık Kemal ne güzel söyler:
"Sana senden gelir bir işte dâd (yardım) lazımsa...
Zaferden ümidi kes gayrıdan imdâd lazımsa..."
Birbirimizle savaşmayacağız, kardeş olacağız. İslam Birliği kuracağız ve İslam düşmanları karşısında dik duracağız inş.
"Ümit var olunuz, şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek ve gür seda İslam'ın sadası olacaktır!" diye haykıran Bitlisli İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursî'nin ümit veren sözlerini kulağımıza küpe yapacağız.
"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır." buyuran Kâinatın Efendisi'nin (sav) tavsiyelerini baştacı edeceğiz ve kardeş olacağız.
Teşekkür: Geçen hafta Halkalı'daki Bilgi Koleji öğretmenleri ile buluştum, "İlham Veren Öğretmene" konulu bir sohbet gerçekleştirdik. Öğretmenlerin konuşmaya ilgisi fevkalade idi. Okul müdürü Rahmi Güler, dindar ve bilgili nesiller yetiştirme gayesiyle eğitim yaptıklarını vurguladı ve çalışmalarını anlattı. Selçuklu mimarisi ile inşa edilmiş okul, okulda köklere bağlı bir kültürle eğitim verildiğini anlatıyor. Milletimiz özüne dönüyor, daha çok aile çocuğunu önce manevî değerlerle sonra da başarılı bir eğitim aldırmak istiyor. Köklerimize balı eğitim aldımak isteyenler için Bilgi Koleji iyi bir adres. Okulu inşa eden, manevî değerlere bağlı eğitim veren himmetli ve gayretli eğitimcileri tebrik ediyorum