banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

Kaç gündür Bayır- Bucak Türkmenlerinin ateş altında şanlı bir direniş sergiledikleri haberleri düşüyor bültenlere. Karadan, havadan ve denizden korkunç bir saldırı altındaki Türkmen Dağı’nı Çanakkale’ye benzetiyor bir Türkmen komutanı.

 

        Eset zulmünden çektikleri yetmiyormuş gibi yıllarca şimdi de Türkmen komutanın Çanakkale benzetmesini doğrularcasına Moskof, Acem, Hizbullah karışımı bir şer ittifakı da Haçlı sürüleri gibi çullandılar Türkmen Dağı’na. Hani neredeyse yüz yıl önce Mehmet Akif merhumun Çanakkale şehitleri için yazdığı abide şiirinde dile getirdiğine benziyor düşman kuvvetlerin çeşitliliği:

 

 “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela

  Hani tauna da züldür bu rezil istila”

 

        Osmanlı torunları olduklarını söyleyen bir avuç Türkmen, yoğun ateş altında kendi adlarıyla anılan ‘son kalemiz’ dedikleri dağı var güçleriyle savunmaya devam ederken Türkiye’nin uyarılarını takmayan bir Rus uçağı sınır ihlali yapınca düşürüldü. Sanki dün ‘Düşman boğazı geçmemeli’ diyen Seyit Onbaşı bugün  ‘Ben ölmedim, buradayım! Türkmen Dağı düşmemeli’ demişti bir başka cephede.

 

        İçimiz yanarak izliyoruz evlerimizde Türkmen Dağı’ndaki yangını, orada orantısız güç kullanan düşmana göğsünü siper eden yiğitleri. Bu dağın düşmemesi için dua ediyoruz Rabbimize. Bu dağ atalarımız Selçukludan, Osmanlıdan yadigar.

 

        Bu dağ herhangi bir yerdeki coğrafi yükseklik değildir. Yüreğimizin orta yerinde Türkmen Dağı ve yüz yıllarca hac yollarının güvenliğini sağlamış bu yurdun yiğitleri olmalı. Düşman postallarıyla pay-mal olmamalı Türkmen Dağı, bu dağı aşmamalı leş kargaları.

 

        Bu nedenle dağ taş deyip geçmemeli, gaflet edip bir tek çakılından bile vazgeçme lüksümüz olmamalı. Destanlarımızdan biliriz yurdun bir taşından vazgeçince başa gelen felaketi.

 

        Türkmen Dağı’nda yaşanan direnişi ve muhabirlerin aktardığı görüntüleri izlerken bir taraftan da dağların insan hayatına ne şekilde girdiğini anlatan şiirleri, sözleri  hatırlıyorum. Önce dağları ana bilen, yar bilen Koçyiğit Köroğlu geliyor aklıma:

 

Hemen mevla ile sana dayandım 
Arkam sensin kal'am sensin dağlar hey 
Yoktur senden gayri kolum kanadım 
Arkam sensin kal'am sensin dağlar hey 

Sana derim sana hey ulu yaylam 
Meğer başım alam ilimden gidem 
Okum senden yayım sendendir cıdam 
Arkam sensin kal'am sensin dağlar hey 

Yüce yüce tepesinden yol aşan 
Gitmez oldu gönlümüzden endişen 
Mürüvvetsiz beyden yeğdir dört köşen 
Arkam sensin kal'am sensin dağlar hey!”

 
Sonra şair Bekir Sami Ünsal’ın dağlara dair dile getirdiği mısralar:

 

        “Dağlara Dair 

Çok sözler yazıldı 
Ağıtlar dizildi 
Onlar hakkında 
Kimi çok uzağımızda 
Kimi yakında. 
Kimilerinin yatağı oldu 
Kimilerinin otağı. 
Kimi kaçtı namertten ona yaslandı 
Kimi seda verdi seslendi 
Kimi onlardan aldı gayretini 
Kimi de heybetini. 
Kimi onsuz yapamaz oldu 
Unuttu evladı ayalini 
Memleketini.

 
Şurası bir gerçek ki 
Dağlarda 
Kimi zaman kahramanca 
Destanlar yazıldı

Kimi zaman 
İhanetlere 
Mezar kazıldı.


Ve...

Neşet Ertaş’ın sözlerini türkü yaptığı bir mani:

 

Şu dağlar ulu dağlar

Gölgesi koyu dağlar

Derdimi ben söylesem

Gökteki bulut ağlar 

 

        Nihayet hayır duamızı, dileğimizi düşürmeyelim dilimizden.

        Türkmen Dağı düşmemeli.

 

        Selamların en güzeliyle...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.