“Tekmil Anadolu ayakta” mısraını Özker Yaşın imzalı bir 19 Mayıs şiirinden hatırlıyorum. Şair, Kurtuluş Savaşı için Anadolu’da ilk adımın atıldığı günlerdeki umudu ve heyecanı dile getirmeye çalışır o şiirde. Tekmil küffara karşı tekmil mücadele ile ulaşılmıştır zafere.
Tekmil ayakta olmalı Anadolu’m her zaman özellikle de Anadolu gençliği... Neden mi? Nedenini izah sadedinde Peyami Safa’nın şu veciz sözünden daha güzel bir gerekçe düşünemiyorum: “Gençliği ayakta olmayan bir millet yataktadır.”
Fahri Kubilay kardeşimin MGV’den ANADOLU GENÇLİĞE başlıklı yazısından hareketle düşündüm bunları. Anadolu’yu, Anadolu maceramızı...
Anadolu’yu ve Anadolu’daki maceramızı, bu aziz ülke ile nasıl hemhal olduğumuzu şair Mehmet İhsan Uslu kısmen özetler.
“Çiçeklidir bahçelerim, bağlarım
Kekik kokar, mor sümbüllü dağlarım
Irmak ırmak, pınar pınar çağlarım
Ben Anadolu’yum, Anadolu’yum.
Benden ayrılmayan pek bilmez amma
Bende bambaşkadır dehr’ ile derya
Bana hasret Tuna, bende Sakarya
Ben Anadolu’yum, Anadolu’yum.
Benim için pek çok şehit verildi
Nice Koçyiğitler yere serildi
Yedi düvel ile hesap görüldü
Ben Anadolu’yum, Anadolu’yum.
Oluk oluk kan döküldü uğrumda
Ne analar yara sardı böğrümde
Şehitler, gaziler yatar bağrımda
Ben Anadolu’yum, Anadolu’yum.
Şehit veren analarım yastadır
Dert bir iki değil, deste destedir
Düşmanlar kahrolsun, sözüm dostadır
Ben Anadolu’yum, Anadolu’yum.”
Anadolu gibi bir coğrafyayı yurt tutmuşsan bunun bedeli olacaktır.
Bu bedeli en ağırından ödetmek isterler. Kemal Tahir’in Yol Ayrımı romanında roman kahramanının ağzından yeni nesillere şöyle bir uyarı yapılır: “Siz cumhuriyet çocukları, ‘gözümüzü zaferde açtık avuntusundasınız; fakat beklenmedik yerlerde beklenmedik hezimetlerle karşılaşırsak apışmayın!’ Yani her an her şey için hazırlıklı olmaya dikkat çekmektedir. Yani ki nöbet şimdi sizde ve iyi biliniz ki nöbette gaflet gibi bir seçenek yok olmak demektir çünkü.
Anadolu coğrafyasında Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerini kurup yaşatan atalarımız, bu topraklarda uzun zaman bir ve beraber olarak güçlü biçimde ayakta kalabilmenin yollarını da göstermişlerdir bana göre. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok. Anadolu’da asırlarca adından söz ettiren medeniyetler, hangi değerler üzerinde yükselmişse ihtiyacımız olan tek şeyin gene onlar olduğunu düşünüyorum.
Pergelin sabit ayağı gibi gençlerimizin bir ayağının daima bu değerler üzerinde olmasını sağlayacak bir duyarlılığı olmalı kurumlarımızın. Olmalı ki bastığı yerleri herhangi bir toprak diyerek geçip gitmesin, bu toprakları vatanlaştıran atalarının sesine kulak versin, güçlü olabilmek, ayakta olabilmek için her daim millet yararına bir şey üretmek yükümlülüğü olduğunu aklından zinhar çıkarmasın. Bu nedenle Anadolu Gençlik Derneği gibi kurumların çalışmalarını önemsiyorum. Nitekim dün MTTB çatısı altında bulunup oralarda yetişenlerden biri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Tarafının daima milletten yana olduğunu her fırsatta ifade eden Cumhurbaşkanımızın Türkiye Bilimler Akademisi Ödülleri’ni takdim töreninde sarf etiği şu sözler onun beslendiği kaynakların Anadolu olduğunu az çok anlatır sanırım: “Bugün, kendi uydularımıza, kendi yazılımlarımıza, kendi teknolojimize sahip olmasaydık, inanın bana; yaşadığımız şu hassas dönemde adım atamazdık, nefes alamazdık... Bunun için ben bilime, teknolojiye, araştırma, geliştirmeye dayalı tüm alanları fevkalade önemli görüyorum.”
Bugün Anadolu’ya, bu topraklarda hayat bulmuş, cümle aleme esenlik olmuş milli değerlerimizi tanımaya onlarla her daim donanımlı olmaya, çocuklarımızı ve gençlerimizi bu değerlerle yetiştirmeye daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Yavuz Bülent Bakilerin Ben Anadolu’yum şiirinden şu mısralarırla bitiriyorum.
“Ben Anadoluyum...
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...
Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.
Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç...”
Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...
Selamların en güzeliyle...