Güzel bir haziran sabahına uyanıyoruz. Akşam yağan yağmurun ardından bulutlar dağılmış, gökyüzü inadına mavi, görüş alanınıza giren her yer ve her şey cilalanmış gibi pırıl pırıl. Dağların yamaçlarında küme küme bulutların doruklara doğru kim bilir, nerelere taşıyacağı yeni yağmurlar için hareketlendiğini gözlemliyorum.
Evlerin bahçe kapılarını çerçeveleyen sarmaşık gülleri, asmaların taze yapraklarında akşamki yağmurdan kalan damlacıkları, mesaiye erken başlamış arıların baygın kokulu hanımellerindeki telaşı… Her şey o kadar güzel ki!
Rahmet ayı ramazana girmişiz. Duygularımız incelmiş. İçimiz şefkat ve merhamet hisleriyle kıpır kıpır… İçinize tatlı bir huzur doluyor. Bu güzellikleri hazırlayıp kullarının doya doya temaşa etmesini sağlayan Rahman’a teşekkür cümleleri beliriyor dudaklarımızda.
Bu huzurla girdiğimiz evimizde televizyonu açar açmaz gözümüze ilişen “İstanbul’da Vezneciler ’de patlama… Olay yerine çok sayıda ambulans sevk edildi” alt yazısıyla sabahın bütün hücrelerinizde hissettiğiniz saadetinin güzel bir rüyadan berbat bir hale uyanmış gibi yok oluverişiyle sarsılıyorsunuz.
Saatler ilerledikçe terör saldırısı olduğu belirtilen patlama ile ilgili ayrıntılar netleşiyor. Patlama saat 08.40’ta çevik kuvvet polislerini taşıyan iki otobüsün geçişi sırasında meydana gelmiş. Patlamanın şiddetiyle otobüslerden biri devrilmiş. Sonra Vali Bey’in açıklaması geliyor: 7 polisimiz şehit, 4 sivil vatandaş hayatını kaybetti, 36 yaralı var!
Ramazan’ın ikinci günü… Pırıl pırıl bir haziran sabahı gönül huzuruyla işine gücüne gitmek üzere evinden ayrılan güzel ülkemin güzel insanlarının huzuru maalesef uzun sürmüyor. Patlayan iftar topu değil bir araç dolusu bomba. Bir toz duman bulutu, parçalanmış cesetler ve huzur denilen nazenin bir anda kana bulanıyor.
M. Akif merhumun “Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme!” mısraı beliriyor zihnimde. Gün boyu bu son olsun temennilerimizle birleşen yorumlar yapılacak, kimi evli kimi nişanlı şehitlerden can yakıcı yeni hikâyeler anlatılacak tören alanlarında al bayraklara sarılı tabutlar karşısında, cami avlularında gözü yaşlı yüreğine hüzün çökmüş, teröre lanet okuyan binler on binler toplanacak, bir kez daha bu haberle sarsılacak memleket.
Çok suçumuz var; ama galiba en büyüğü üzerinde oturduğumuz coğrafya. Bu coğrafyanın vatanımız olması için bin yıldan fazla bedel ödedik, ödüyoruz. Yeryüzünde bu kadar ağır bir bedel ödenerek yurt olmuş başka bir diyar var mı bilmiyorum.
Dün ramazanın ilk günü münasebetiyle duygu ve düşüncelerini alışılagelenin dışında olarak dualarla anlatan bir yazarımızın dualarını okudum; içim doldu. Aydın Ünal şöyle dua ediyordu Rabbine Dua başlıklı yazısında:
“Ramazan’la gönüllerimizi serinlet Allah’ım; orucumuzla ateşleri söndür.”
Nicedir Ramazanları da, bayramları da buruk yaşıyoruz. Ramazanlarımızda hüznü alacak olan yalnız sensin Allah’ım! Bizden hüznü gider, göğsümüzü ferahlat, bize taşıyamayacağımızdan fazlasını yükleme; taşıyabileceklerimizi omuzlama ve yürüme şevki ver.
Rahmetini üzerimize yağdır Rabbim! Kalplerimizi, gönüllerimizi, idrakimizi nurunla kuşat.”
Demek ki ne namazımız namaza ne orucumuz oruca benziyor. Hâlbuki Allah, salatın insanı tüm aşırılıklardan, tüm kötülüklerden uzaklaştıracağını söylüyor. Muhakkak ki Allah doğru söylediğine göre nerede hata yapıyoruz demesi gereken biziz.
Zulüm 1453’te başladı diyenler içimizden çıktı.
Alman meclisinden Ermeni tasarısının geçmesinde lokomotif rol oynayan Cem Özdemir ve onun gibi vekiller yetiştirmişiz. C. Özdemir Tokatlıymış.
Terör örgütlerinin kullandıkları intihar bombacılarının kimlikleri yabancı değil.
Ülkemizde doğup büyümüş içimizdeki hainleri bırakalım bir tarafa, milletimizin yıllarca canını yakmış ve yakmaya devam eden terör örgütlerine her türlü desteği sağladığı belirtilen yabancı ülkelerin silahlı güçlerini, üslerini vatanımızda barındırıyoruz.
Huzura hasret yaşadığımız bu ülkede her şeyin ince ince yeniden hesaplanıp, gözen geçirilmesi gerektiğini düşünüyor, Aydın Ünal’ın şu duasıyla bitiriyorum:
“İdrakimizi aç Allah’ım. Düştüğümüz yerden kaldır bizi. Sonsuz ufuklara diktiğimiz gözlerimizle ayağımızın ucunu, yanımızdaki kardeşimizi, komşumuzu, mahallemizi görmeyi nasip et bize. Bize kendimizi göster Rabbim!
Biz oruç tutarken, sen de bizi tut Allah’ım!”
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal 07 Haziran 16