Hakk’a yakın olabilmenin türlü yolları vardır. Genel çerçevede iyi, güzel ve doğru bir istikamet çizgisi üzerinde bulunabilmek ki Kur’an-ı Kerim’de bu “sırat-ı müstakim” olarak adlandırılmıştır. Fatiha suresini her okuyuşumuzda Rabbimizden bizi bu yola iletmesi için çağrıda bulunuruz.
Bütün ibadetler, sorumluluk bilinciyle yapılan her iş bu yakınlaşmayı sağlamak içindir. Mesela kurban kelimesinin anlamlarından biri de yaklaşmak, yakın olmaktır. Hakk’a yakınlaşmayı akla getirir. İnanan insanların ibadet kastıyla yaptıkları her salih amel bu hedefe ulaşmak içindir.
İnsanın aklı başında olarak gerçekleştirdiği bütün işler iki ana çizgide hizalanır: Hak- batıl. Birinci çizgiye dâhil olan her bir iş ve eylemi kişiyi Hakk’a yaklaştırırken diğerinde toplananlar Hakk’tan uzaklaştırır. Mesela namaz kılan mü’min bu ibadeti Allah’a yakınlaştırması kastıyla sadece O’nun rızasını umarak yaptığı zaman birinci yolu; Allah’a ibadet için gidilen camilerde ibadet kastıyla değil de para kazanmak için bulunanlar ise ikinci yolu yani Hakk’tan uzaklaştıran yolu tutmuş demektir.
16. yüz yılda yaşamış Divan şairlerimizden Bağdatlı Ruhi’nin ünlü Terkib-i bendinin 6. bendinde anlatılanlar bu durumun mükemmel diyebileceğim bir örneğidir.
“ Vardım seher-i taât içün mescide nagâh
Gördüm halka olup oturur bir nice gümrâh
Girmiş kimisi vahdete almış ele tesbih
Her birisinün vir-i zebânı çil ü pencâh
Didüm ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız
K’asla dilinüzde ne nebi var ne hod Allah
Didi biri kim şehrimizün hâkim-i vakti
Hayretmek için halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh u ya çildür fukarâya
Sabreyle ki demdür gele ol mir-i felek-câh
Geldiklerini mescide bildüm ne içündür
Yüz döndürüb andan dedüm ey kavm olun âgâh
Sizden kim ırağ oldı ise Hakk’a yakındur
Zira ki dalâlet yoludur tuttuğunuz râh
Tahkik bu kim hep işimiz zerk ü riyâdır
Takliddesiz taâtiniz cümle hebadır”
Şairin dile getirdiği şu şekilde belirtilebilir:
Bir sabah vakti ansızın ibadet etmek için mescide gittim. Yoldan çıkmış kimselerin halka şeklinde oturduklarını gördüm. (Bu beyit bir hikâyenin başlangıcıdır.)
Bu topluluktan kimisi vahdete dalmış, eline tespih almış, hepsinin dilinde kırk veya elli sözü var.
“Ne alıyorsunuz, ne satıyorsunuz, ne sayıyorsunuz? Dilinizde ne nebi, ne Allah var.” dedim.
Biri; “Şehrimizin valisi her zaman hayırda bulunmak üzere mescide gelir.” dedi.
“O ikbali gökyüzü kadar yüksek olan mürüvvetli kişinin lütufları kırk veya elli akçedir. Bekle, şimdi onun gelme zamanıdır.”
Buraya kadar olan mısralarda şair, mescidi dolduran ve asıl amaçtan sapmış olan kişiler topluluğunu kınamakta, onları komik ve zavallı bir tablo içinde anlatmaktadır. Kırk elli sayılarının ne anlama geldiğini anladıktan sonra:
“Mescide gelişlerinin amaçlarını anladım. Onlardan yüz çevirerek, ey cemaat biliniz ki dedim…”
“Sizden kim uzak olduysa o, Hakk’a yakındır. Sizin tuttuğunuz yol yanlıştır. Sizler dalâlet yolundasınız.”
“Doğrusu bu ki bütün işimiz ikiyüzlülüktür. İbadetlerimizin hepsi (böyle yapınca) boşunadır.”
İnsan sadece ibadet yaparak yakın olmaz Hakk’a, insan görünümlü bazı kimselerden uzak kalarak da Hakk’a yaklaşabilir. Son tahlilde kişiler ve toplumlar bazında bunun mebzul miktarda örneklerini görüyoruz.
Amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görenlerin, her renge girip her naneyi yiyebildikleri ve yüzlerine ayna tutulduğu zaman bu durumdan asla hicap duymadıklarını seyrediyoruz günlerdir.
Dün, “Kork Allah’tan korkmayandan!” şeklinde bir uyarıda bulunurlardı büyüklerimiz bizi kötülerin kötülüklerinden korumak için.
Heyhat!
Bugün, milletine en büyük fenalığı yapanların bu fenalıklarını Allah lafzını herkesten çok söyleyip milletin kutsal bildiği ne varsa istismar ederek yaptıklarını izliyoruz.
La Fontain’in Karga ile Tilki hikâyesinde bir dalavere ile peynirini kaptığı kargaya tilkinin söylediği bütün zamanlar ve mekânlarda değişmez bir kuraldır insanlık için:
“Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir.”
Hakka yakın olmak için çoğu zaman ekstra bir çabaya gerek yoktur. İnsan kimselerden uzaklaşarak da Hakka yaklaşabilir.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal
05 Eylül 16