İlk atandığı yerde mecburi hizmet süresini tamamladığı halde başka bir yere tayini çıkmadığı için kederlenen bir öğrencim getirdi aklıma Sabahattin Kudret Aksal’ın “Yeni Gelen Güne Türkü” adlı şiirini.
Mesaj kutusuna önce sabır dileğimi sonra bu şiiri hatırlamasını yazdım. Umarım bu hatırlatmama Cem Karaca’nın “Düştüm mahpus damlarına/ Yol gösteren çok olur” şarkısıyla cevap vermez.
Araya kaynayıp gitmeden şairin yeni gelen güne nasıl merhaba dediğine bakalım:
“Merhaba yeni gelen gün
Gökyüzünde belirsiz aydınlık
Denizde çivit mavisi
Merhaba yaşama gücüm
Hadi bakalım başla işine
İlk vapuru ilk treni
İlk uçağı kaldır
Dünyamızın çarkı dönsün
Şu çarpan yüreğimizin
Umudunun sende olduğunu bil
Bil de ona göre davran
Getireceğin mutluluğu getir”
Şair bana göre doğru yerden bakıyor hayata. Neden sonra anlıyor insan, elinde olmayan şeyler için gereksiz tasalar icat edip boşuna kederlendiğini. Süresini bilmediğimiz ömrümüzün bir parçasının çabuk bitmesi için, sözüm kendime, aptalca dertlendiğini.
Hâlbuki her şey geçip gider, kara gün kararıp kalmazmış. Karanlığın en koyu anına en yakın olurmuş şafak. Bu nedenle ya Karacaoğlan gibi “Gamlanma gönül, gamlanma” deyip iç huzurumuz için gerekli motivasyonu kendimiz sağlayacak yahut Sabahattin Kudret gibi yeni gelen güne bir merhaba yollayıp işimize bakacağız. Mutluluk yaşama gücümüzü dipdiri tutabilmekte.
Neye odaklanırsak beynimiz onu çoğaltıyor: Can sıkıntısına takılırsak bu orada kalmayıp kedere hatta hüzne kadar yol buluyor; küçük şeylerden bile mutluluk duymaya odaklanırsak gönlümüze kâinat sığıyor.
Anladım ki… Yeni gelen güne merhaba demek, sonbaharın sararan çehresine bakıp hüzünlenmek yerine olgunlaşan meyveleri rüzgârın hışmına uğramadan toplamak demek.
Bir tohumu toprakla buluşturmak mesela…
Bir hastaya, bir yoksula, bir yetime ulaşmak; bir dertliye, kendini çaresiz hisseden bir garibe umut olmak, moral olmak yerine göre.
Yeni gelen güne merhaba demek, yüce Rabbimizin Al-i İmran 191. Ayetinde buyurduğu gibi bakabilmek göklere ve yere. Sonra tefekkürümüzü “Rabbimiz sen bunları anlamsız ve amaçsız yaratmadın!” hikmetiyle birleştirip kendimize sorumlu davranma, dikkatli ve uyanık olma, inanç değerlerimize yönelik saldırılara karşı direnme, bu hususta dayanışma içinde olma gibi bazı vazifeler çıkarabilmek.
Hayatın içinde insanlarla göz göze, omuz omuza, ağlayanla ağlayıp gülenle gülebilmek bir bakıma.
Bilmediğimiz ne çok şey olduğunu düşünüp okumak, aramak anlamak.
Gönülden gönüle yol bulma arayışıyla atması yüreklerin.
Nihayet insanların ‘iyisi insanlara hayırlı ve faydalı olandır’ ilkesini yaşama biçimi haline getirebilmek yeni gelen güne merhaba demek.
Yeryüzünde ölümler ve zulümlerin ardı arkası kesilmiyor.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya’sında
“Her şey akar: su, tarih, yıldız, insan ve fikir
Oluklar çift: Birinden nur akar, birinden kir” beytiyle dile getirildiği gibi insanın yeryüzü macerası başladığından bu yana mücadele iki kanaldan akıp geliyor: Hak – Batıl
Yeni güne merhaba demek her şey akarken bir kenara oturup bakmamaktır.
Rabbim yeni gelen her güne bu şuurla merhaba demeyi ve yaşama sevincimizi hakkı hâkim kılma doğrultusunda dipdiri tutmayı nasip etsin.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal
12 Ekim 16