Yanılıp hata yapabilen bir varlık oluşumuzu ifade için kullanırız ‘beşer şaşar’ sözünü.
Büyük Türkçe Sözlükte aslı Arapça olan ‘beşer’ kelimesine ‘insanoğlu, insan’ karşılığı verilmiş. İnternetin ekşi sözlüğünde ise bu kelime ‘insan olmanın bir tık öncesi’ şeklinde daha güncel yahut daha zıpır bir karşılık bulmuş kendine. Örnekler Ali Şeriati’nin İnsanın Dört Zindanı adlı eserinden aktarılmış: “Beşer bir canlıdır. İnsan, beşerin ruhla birleşmesi ve kendini bilmeye başlamasıdır.”
Aynı sözlükte başlıktaki soruya en güzel cevap niteliğinde bir cümle daha… Beşer hataları olan varlık demektir, ne zaman ki tüm hatalarından arındırır kendini, o zaman insan olur.
Beşer, insan…
İnsanoğlunun yeryüzü macerasında beşer tarafı mı insan tarafına, insan tarafı mı beşer tarafına galip gelmiştir sorusunun peşine düşerek kafa yoranlar çok olmuştur şüphesiz. İhtiyar tarih, her iki tarafın hikâyelerini anlatmaktan yorgun düşmüştür her halde.
Bahse konu sözlükte ‘beşer’ kelimesine karşılık verilirken iyi ki bağ kurulmuş Ali Şeriati’nin eseriyle. Çünkü yeryüzünün hemen her yerinde her an kat be kat artan silahlanma yarışları, şiddet, acılar, ölümler ve zulümler bir bakıma insanın kendini tutsak ettiği zindanlarının eseri ve yazar bu eseriyle sisli ufuklarımıza belirgin bir aydınlık getiriyor.
İnsanın Dört Zindanı, İranlı düşünür ve sosyolog (1933-1977) Ali Şeriati’nin Ekim 1970 yılında Abadan’da Petrol Fakültesi öğrencilerine yapmış olduğu konferansın yazıya geçirilmiş hâlidir. Eserin çevirisi Hüseyin Hatemi tarafından yapılmıştır.
Şeriati, çağdaş insan için temel sorunun insanın kendisi olduğunu belirttikten sonra, “İnsan nedir?” sorusunu sorar ve tezini bu sorunun cevabı üzerinden şekillendirir. Tezinin özünü “İnsan dört zorlayıcının/cebrin etkisindedir; bu dört zorlayıcı gücün etkisinden özünü kurtarınca özde insan olabilir ve gerçek anlamı ile insan olmak bu dört zindandan kurtularak özgürlüğün elde edilmesine bağlıdır.”(s:13)
“…insan ilk zindandan, ‘Doğa’ zindanından bilincini, irade ve yaratıcılığını, doğayı tanımakla yani bilimle kurtulabilir ve elde edebilir. İkinci zindan olan ‘Historizm’ (tarih baskısı) zindanından tarih felsefesini ve tarih bilimini özümsemek ile kurtulabilir. Üçüncü zindan olan ‘Sosyolojizm’ zindanından (toplumsal düzen zindanından) da bireyler, yine bilim ile kurtulabilir. Dördüncüsü: Kendi’mdir, yani kendisi/kendi zindanı. İnsanın ilk üç zindanı kendisini kuşatırken ve bunları yıkmak daha kolayken, kendi zindanı kişinin içinde olduğu için onu yıkmak en zor olanıdır. Özellikle çağdaş insanın düştüğü anlamsızlık ve boşluk duygusu, Şeriati’ye göre bu zindanın tutsağı olmaktan kaynaklanmaktadır. Ne yapacağı konusunda güç sahibi olan bu çağdaş insan, ne yapması gerektiği konusunda çaresiz kalmış ve hastalıkla hasta birleştiği için çözüm daha da zorlaşmıştır. Diğer bir zorluk da bu zindandan insanın bilimle çıkamayacak olmasıdır, çünkü bilimin kendisi de tutsaktır. Bilimi yapan tutsak insandır.”
Eserin bütününe bakıldığında, tezini güçlü kanıtlarla savunan Şeriati’nin, akıl ve dini esas alarak, ideoloji, öğreti ve tasavvufî akımların uzağında durarak, insan olmak’ı tanımladığı, bu oluş yolculuğundaki engelleri sıralayarak bunların nasıl aşılacağını aktardığı görülür. Şeriati’nin insan ‘olmak’ için önerdiği yol, ilk üç zindanın bilimle; dördüncü zindanın ise aşkınlık, aşk ve din ile aşıldığı ve sonu, sınırı olmayan bir yolculuktur. Ve bu yolculuğu anlatan en güzel ifâde kendisinin şu cümlelerinde bulunur:
“…insan sürekli ‘olmak’ sürecindedir, sonsuza doğru sürekli ve ebedî bir gelişim süreci içindedir.”
Ali Şeriati, İnsanın Dört Zindanı, çev:Hüseyin Hatemi, İşaret yayınları, İstanbul, 2007.
Beşer ne zaman insan olur sorusuna eserde fazlasıyla cevap var. Prangalarından ne kurtulursa o zaman bu zindandan kurtulacak ve sorumluluk bilinciyle donanmış insan olma vasfına hak kazanacaktır.
Selamların en güzeliyle…
H. Halim Kartal 20 Ocak 17