Bu haftaki durağımız Susuzşahap yaylası.
Sırt çantası hazır. Fotoğraf makinesinde Her ihtimale karşılık tele lens takılı. Son hazırlıkları gözden geçirip yaylaya doğru yola çıkıyoruz.
Kar yüzeyi sert. Basınca ayaklarımız gömülmüyor. Beyaz bir halı üzerinde yürür gibiyiz. Tek sıra halindeki yürüyüşümüze botlarımızdan çıkan gacır gucur sesleri eşlik ediyor. Yolumuz arasıra hayvan izleri tarafından kesiliyor. Tavşan ve ayı izleri oldukça fazla.
Daha önce bir çok kez geldiğimiz yayla yolunda, her yerin karla kaplı olmasından dolayı az da olsa rotamızda sapmalar yaşadık. Buna rağmen keyifli bir yürüyüşle iki saat sonra yaylanın ilk evlerini gördük.
Giden gelmez dağlarının dibinde, Ağaç tepesinin güney tarafındaki Susuzşahap yaylasında yaklaşık 15-20 ev bulunmaktadır. Daha doğrusu son geldiğimde vardı. Şimdi ise evlerin çatısı var kendisi yok.
Bazılarının ise çatısı bile yok sadece bacaları görünüyor. Yoğun kar yağışı evleri öyle kapatmış ki, kar üstünde sadeceevlerin çatıları kalmış. Bahar mevsiminde yemyeşil olan yayla alanı şimdi bembeyaz.
Gizli bir insaf barındırır sinesinde. Sevdiğini görünce açar, bin bir renkli bahar çiçeklerini. Eritir karların soğuğunu, baharın gülen yüzü. Umut olur, gülümser nazlı nazlı.
Yayladaki dokuyu bozmadan manzaraya karşı ocağımız yapıyoruz. Kar üzerinde mangal olmadan ateş yakmak hiç te kolay değil. Birazcık tecrübe gerektiriyor.
Ateşimizi yakıp çayı demliyoruz. Köz üzerinde ekmeklerimizi ısıtıp tereyağı sürüp, taze nor ile yiyoruz. İçimiz sıcak çayla ısınıyor ama ayaklarımız hareketsiz kaldığımız için üşümeye başlıyor. Hemen eşyalarımızı toplayıp yayla içerisine doğru yol alıyoruz. Bazen evlerin çatılarından, bazen bacaların üzerinden yürüyerek, birbirinden güzel kareler alıyoruz yayladan.
Geri dönüş için yola çıkıyoruz. Gelirken sert olan kar, yer yer yumuşadığı için bazen kar içerisinde boy vermek zorunda kalıyoruz. İki saatte geldiğimiz yolu bir saat gibi kısa bir sürede tamamlayarak aracımıza ulaşıyoruz. Haftaya bir başka güzellikte buluşmak üzere. ..