TUZAK, fitne fesat peşinde koşanların, “gizli amacı”, “kanlı hesabı” olanların başvurduğu hilenin adıdır.
Şeytan, insan kılığındaki şeytanlar, nefis ve iblis tiynetliler acımasız tuzak kuruculardır. Hak yolun ulu önderleri bile tuzaklara maruz kalmışlardır. Hz. Âdem ile şeytan arasındaki tuzaklı macerayı bilmeyen yoktur.
Hz. Peygamberimize, Hz. İsa’ya, Hz. Salih’e kurulan tuzakları Allah (c.c) tersine çevirmiştir. “Bir tuzak kurdular, biz de onlar hiç farkında olmadan onlara bir tuzak kurduk.” (Neml Suresi:50)
Dünya hayatı tuzaklarla doludur. Kimi haset, fesat, şöhret, menfaat, yalan, şantaj, tehdit, nefret, kin üzerinden tuzak kurar. Kimi de inançlar ve din üzerinden.
Düzenekler farklı olsa da tuzaklar aynıdır.
Kişilere kurulan tuzak kişiyle sınırlıdır. Devlete kurulan tuzak ise bir milletin istikbalinin imhası demektir.
Kıymetli kardeşim.
Bin yıl önce bu vatanı mekân tutmamız hâlâ Avrupalılar tarafından hazmedilmiş değil.
Yüz yıllar ötesindeki kin ve nefretleri bütün şiddetiyle devam ediyor.
“Haçlı seferleriyle” atalarımızı sürekli taciz ettiler. Osmanlıyı parçaladılar. Bugünde bizi fitne fesatla, darbelerle, ihtilâflarla, huzursuzluklarla hırpalıyorlar.
Geçmiş yıllarda (Avrupa icadı) ideolojiler üzerinden milletimize tuzak kurdular.
Komünist-faşist, gerici-ilerici, lâik-antilâik, Marksist-dindar, Alevi-sünni, Türk-Kürt ve benzeri kavramlar üzerinden bizi birbirimize vuruşturdular. Binlerce gencimiz heder edildi.
Başımızdan musibet, yüreğimizde acı hiç eksik olmadı. (O yılları benim gibi yaşı atmışın üzerinde olanlardan ibretle dinleyin)
Atalarımız “Sel gider, kumu kalır.” demişler. Bizi kavgaya tutuşturan süper el gitti. Biz yine birbirimize kaldık. Yaralarımızı kendimiz sardık. Sarsıldık, sendeledik ama bölünüp parçalanmadık.
Kıymetli kardeşim.
Millet olarak çok badirelerden geçtik. Ağır bedeller ödesek de kurulan tuzakları bir bir bozduk. Ülke bölünsün, iç savaş çıksın, insanlar mahvolsun isteyenleri kahrından çatlattık.
Artık biliyoruz ki savaş şekli değişmiş. Düşman ordularla saldırmıyor.
Türettikleri örgütleri, besledikleri katilleri musallat ediyor.
Kaleyi içten fethetmek için din üzerinden gençlere kumpas kuruyor, hiç fark ettirmeden gençlerimiz kötü niyetlerinin aracı haline getiriliyor. Verilen talimatı “Başım gözüm üstüne deyip” kendini fedaya hazır binlerce insan yetiştiriliyor.
Gençlerin iradesi elinden alınıyor, kanına giriliyor, milletine ihanet eden hainler haline getiriliyor.
En acısı Müslüman-Türk şerefi kusurlu gösterilip, Yahudi-Hristiyan huyu gençlere benimsetiliyor.
Bir Müslüman Türk, kendi polisini, askerini, halkını kurşunlayabilir mi?
Milletine silâhla, uçakla, tankla, gemiyle seferberlik ilân edebilir mi?
Bu akıl dışı olay Müslüman işi olamaz. Bu el haçlı eli. Bu proje Amerikan projesidir.
Kıymetli kardeşim.
Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten üstündür.” demişler. Şimdi musibetten nasihat çıkarma zamanı.
“Nasihat”ısöylediğini yaşantısıyla ispat edenler verirse tesiri olur.
Avrupa’nın hayâsızca akınlarına göğsünü siper edenlerden biri olan Mehmet Akif’in İstiklâl Marşı en tesirli öğüt, en güzel nasihattir.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Allah (c.c) vatansız bırakmasın. Devlete zeval vermesin.
Her zaman istiklâl, istikbal mücadelesi içindeyiz. Millî duygularımız canlı tutulmalı.
Genç kardeşim.
Seninle hasbihâl olalım. Nasihatleşelim.
Ülkemizin geleceğinde sen olacaksın. Tarihimizi unutma. Orta Asya’dan kopup gelen dedelerimizi hatırla. Selçukluyu, Osmanlıyı hatırla. İstiklâl Savaşımızı hatırla. Çanakkale’deki yüzbinlerce şehidimizi hatırla. Beş milyon km2 olan toprağımızın parçalanarak 780 bin km2 ye indiğini hatırla. Kırk yıldır binlerce şehidimizin çıktığı hanelerdeki matemi, feryad-ı figânı hatırla. Bugün buzlu havada karlı dağlarda terörist peşindeki Mehmetçiğimizi hatırla ve dualarınla ısıt.
Devletin istikbaline sahip çık. Vatana, millete, dinine vefayı unutma. Özüne dön. Soyunu, atanı utandırma.
Genç kardeşim.
Allah’ın insanlara en adil şekilde dağıttığı nimet “akıl” dır. Kimse aklından şikâyet etmez. Herkes kendi aklını beğenir. “Herkesin aklı kendine kâmil görünür” demişler.
Diyeceğim odur ki, bu kıymetli hazineyi yani aklını başkasına satanlardan olma. İradeni kimseye teslim etme. Gerekirse en güvendiklerinle (saygın kişilerle) istişare et. Atalarımız “Akıl akıldan üstündür” demişler. “Bin bilsen de bir bilene sor” demişler.
Aklını ele kaptıranların hazin halinden ibret al.
Genç kardeşim.
Atalarımız “Nasihatten anlamayanın hakkı dayaktır” demişler.
Vatana ihanet edenlere “hain” denir. Hainlerle, katillerle işbirliğine girenler elbette “terörist” muamelesi görür.
Teröristlere devletin yaptığı muameleyi “mağduriyet” diye yorumlayanların asıl niyetlerini iyi sorgula.
“Kötülere acımak iyilere zulümdür.” Unutma. Devlete el kaldıranın kolu kırılır.
Devlet kendini imha etmek isteyenlere asla fırsat vermez.
Milleti aleyhine “bedduaya” kalkan ellere âmin diyenlerden kimseye hayır gelmez.
Hem bil ki, Allah hepimizin Allah’ıdır. Beddua edeni kayırıp da bizim ocaklarımıza niye ateşler salsın?
Millet aleyhine (haşa) Allah’tan torpil umarak haddi aşanların niyetlerini Allah (c.c) tersine çeviriverir.
Genç kardeşim.
Dindarım diye caka satanların din ve dindar düşmanlarıyla nasıl yoldaş olduklarını hayretle seyret.
Kendinden başkasını Müslüman tanımayanların dindarlıklarını “Kur’an” ve “Hadis” ölçeğinde değerlendir.
Atalarımız “Dibi görünmeyen suya dalınmaz.” Demişler.
“Uğursuz baykuş” gibi girdiği her yeri huzursuz eden, evladı ana-babadan ayıran, kardeşi kardeşe düşüren, akrabalar arasını açan, ülkeyi zarara sokan kötü akımlara kapılma.
Peygamberimiz “Bu din çok kolaydır.” Buyurur. Allah (c.c) “Kur’an’ın çok kolay öğrenilebileceğini Kur’an’da bildirir.” (Kamer Suresi:17)
“Diyanet İşleri Başkanlığı” gibi devasa bir devlet kurumumuz var. İlâhiyat, İmam Hatip, Kur’an Kursları gibi eğitim kurumlarımız var. Bunları görmezden gelip ötelerde, gizemli fanilerde din bilgisi arama.
İsyancı katillerin başarısı için “Fetih Suresi” ni hatmeden düşük profillilerle ve kimin namı hesabına çalıştığının farkında olmayan meczuplarla aynı safa durma.
Ülkenin bunalımlı gecesinde okunan “Ezan” ve “Salâ” ya fena bozulanlara artık mesafeli ol.
Genç kardeşim.
Göz her şeyi görür ama kendini göremez. Kendini görmesi için bir aynaya bakması gerekir. Sen nasılsan ayna öyle gösterecektir. Yüzün temizse temiz görünürsün. Yüzün pak değilse “Beni niye böyle gösteriyorsun” diye aynaya kızma. Ayna bilinen cam ayna değil. “El, elin aynasıdır.” atasözündeki aynaya bakacaksın. El seni nasıl görüyor. Kendi toplumunun “değer yargılarına” mesafeli isen tuttuğun yolun arızalı olduğuna hükmet.
Genç kardeşim.
Toplumun temeli ailedir. Aileni sağlam tut.
Ana-baba öğütlerine kulak ver. Seni zararlı akımlardan, yaban ellerden korumak için verdikleri nasihatleri can kulağıyla dinle.
Ana-baba evlat için zahmetlere girer, ağır külfetlere katlanır ve hiçbir karşılık beklemez.
Atalarımız “Ata evladına bir bağı bağışlar ama evlat ataya bir salkımı zor verir.” Demişler. Ana-baban yerine hiçbir faniyi koyma.
Ana-babaya “aklı ermezler” muamelesi yapman, “öf be yeter artık” demen, onları reddetmen zulümdür. Zulüm de Büyük Günahlardandır. Ana-babaya isyanın cezası ölmeden önce dünyada iken verilir.
Ana-babaya (haşa) müşrik bile olsalar, haddi aşıp küfür teklif etseler teklifleri kabul edilmez. Ama böyle olsa bile onlarla dostça muamelede bulunulması emredilmiştir. (İslam’da Helâl ve Haram:253)
Bunları bilelim ki Ana-babayı reddedenlerin musibetlerinden ibret alınsın.
Ata öğütlerine kulak tıkayanın “kelepçeyi” görünce feryat etmesinin faydası olmaz.
Genç kardeşim.
Amca, hala, dayı, teyze, abi ve ablanı sahte ve vefasız olanlara değişme.
Hakiki dost, felâket, zaruret ve perişanlık zamanında elinden tutandır.
Ülkesinde kaos çıkartıp düşman ülkelerine sığınan haysiyetsizleri, kendi kanından ve dindaşından sayma.
Devletin gazabına uğrayan kimseye ne ailesi ne çevresi yüz verir.
Genç kardeşim.
Nasihatimiz halisanedir. Tutulmasa bile öğüt vermenin bir zararı olmaz.
Gözleri görmeyene (görmek istemeyene) “niçin görmüyorsun” demenin faydası yoktur.
Allah herkese layık olduğu şeyi verir. Mevlâ bize münasip olanı bizden daha iyi bilir vesselâm.