Yaşayanlar görüyor: Geçip gidenler kervanına her gün yeni şeyler ekleniyor.
Günler, aylar yıllar…
Zeki Müren’den dinlediğimiz eski bir şarkıda geçip gidenlerin sayım dökümü aşk ekseninde hatırlanır mesela:
“Sevgimizin aşkımızın üstünden
Sene geçti, mevsim geçti, ay geçti
Rüyamızın hülyamızın üstünden
Yağmur geçti, dolu geçti, kar geçti
Ne birleştik ne ayrıldık biz
Kış geçti, bahar geçti, yaz geçti...
Bu aşkın bu sevdanın üstünden
Hayat geçti, ömür geçti, yaş geçti...”
Dün 28 Şubat’tı.
Gazetelerde bu ayın hafızalara kadastro taşı gibi silinmez kazınmaz izlerle çakılıp kaldığı 1997 yılında yaşanan siyasi, sosyal, ekonomik sarsıntıları sayıp döktüler. Sincan’da yürütülen tankların ardından manşetlerle siyasete, iş başındaki meşru hükümete verilen ayarlar… Televizyon ekranlarında her gün bir kanalda şeyh kılıklı şehvet düşkünleri tarafından mağdur edildiği varsayımıyla ağlatılan genç kadınlar, sahte şeyhlerin yatak odalarına yapılan baskın görüntüleri… İrtica yaygaraları, aşırı enflasyona dayanamayıp bir gecede her şeylerini kaybedenler, devletin tepesinde anayasa kitapçığının kavga silahı olarak kullanılmasıyla oluşan krizler, yazar kasasını başbakana doğru atarak sesini duyurmaya çalışan canı yanmış küçük esnaf;başörtüsü mağduru öğrenciler, hayalleri söndürülen binler on binler…
Yirmi yıl geçmiş 28 Şubat’ın ardından. Köprülerin altından nice sular geçip gitti her biri ciltler dolusu külliyata sığmayacak olayların yaşandığı bu yirmi yılda. Nerede o yılların başbakanları, cumhurbaşkanları, kudretli generalleri?
Takvimlerimizde her biri yığınla olayı, bu olayların neden olduğu acı tatlı hatıra vagonlarını peşine takıp ebediyete doğru gidenler kervanına katılan ne çok gün var! Mesela…
Bugün 1 Mart…
Irak’ın Amerikan işgal kuvvetleri tarafından işgal edildiği, TBMM’de bu işgal güçlerinin Türkiye’yi kullanıp kullanmamasını oylandığı Saddam adının ve silahıyla dans ettiği görüntülerinin ekranlarda her gün boy gösterdiği yıla kilitliyor hafızalarımızı.
12 Mart’ın sürüklediği vagonlarda İstiklal Marşı’mız var 21, Süleyman Demirel’i başbakanlıktan eden 71 var.
27 Mayıs… Radyolardan yükselen tok bir sesin ardından milletin hazana dönüveren baharı var.
12 Eylül…
Bir program çerçevesinde devreye sokulan kontrollü terör belasıyla yaşanılmaz hale gelen memlekette her gün onlarca gencin sağ- sol kavgalarında canından olduğu bir kör dövüşün bıçakla kesilir gibi kesildiği, ardından her şeyin sil baştan yeni bir anlayışa göre düzenlendiği bir tarih dönemeci olarak ve o günleri yaşamış her insanın kalbinde nice hikâyeler olarak devam edip gidiyor sonsuzluğa doğru yolculuğuna.
!5 Temmuz…
Hala kan damlar Anadolu’mun her bir yerinde güvenip her şeyini emanet ettiği, kardeş bildiği katil sürülerinin milletimde açtığı yaralardan Ve bir felaketi zafere çeviren kahramanların gurur gecesi…
31 Mart, 23 Nisan, 19 Mayıs, 19 Mayıs, 27 Nisan, 20 Temmuz, 26 Ağustos, 29 Ekim…
Günler, haftalar yıllar…
Zaman sanki bir rüzgâr…
Sayıp dökmekle biter mi?
Sözü kısa kesmek gerek.
“Neler geldi, neler geçti felekten
Un elerken, deve geçti elekten”
Rabbim akıbetimizi hayreyleye!
Her şey fani, baki olan Allah!
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal
01 Mart 17