Doğmak, ihtiyarlamak, ölmek ilahi kanunun gereğidir. Ölümü öldürmek mümkün değil.
Yaşlılığı durdurmak da imkânsız. Bilim ve tıp bütün uğraşmalarına rağmen bunu başaramamışlar. İnsan erken yaşlarda hayata veda etmemişse, ihtiyarlık mutlaka kapısını çalacak.
Peygamberimiz “Allah(c.c) her hastalık için mutlaka bir deva vermiştir. Ancak biri müstesna. O da ihtiyarlıktır.” buyurur.
Hangi yaşlıya sorulsa “Ömrün kısacık bir süre” olduğunu söyler.
Yunus’un dediği gibi;
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi
Bir göz yumup açmış gibi
Peygamberimiz bir hadisinde “Yaşlılık gelmeden önce gençliğin kıymetini bilmemiz konusunda bizleri uyarır.” (CamiusSağ‘ır Sayfa:40)
Yaş ilerledikçe insan hep gerilerde gezinir. Geçmişte yaptıklarını düşünür. Kendine “nerelerde hata yaptım” diye sorar, hüzünlenir. Aldığı yanlış kararlar, attığı yanlış adımlar için “keşke” der, pişmanlık gözyaşı döker.
Elden kayıp giden zaman bir daha geri gelmeyecek. İnsana bir fırsat verilse tekrar geri dönülse(bu asla mümkün değil) insanın birçok kararı değişirdi. “Keşke” lerle dizili yanlışlarını düzeltirdi.
Onun için büyüklerin “öğüt”leri dinlenmeli, onlara danışılmalı, tecrübeleri paylaşılmalıdır.
Kur’an-ı Kerim yaşlılık hakkında “Erzel-i ömür” (Ömrün en zor çağı) olduğundan bahseder. (Hac Suresi: 5)
Erzel-i ömür, ömrün en rezil, en düşkün dönemi demektir. İnsan için ölmek, çok yaşayıp böyle bir hale düşmekten daha hayırlı olabilir. Hakkımızda neyin hayırlı neyin hayırsız olduğunu en iyi Allah bilir. (Kur’an Yolu Cilt:3 Sayfa:420)
Yaşlı insan acizdir, zayıftır. Bilirken bilmez, görürken görmez olur. Duygusallaşır. Ufak şeylerden bile incinir. Bir bakıma çocukluk günlerine geri döner. Hafızası zayıflar, unutkanlık baş gösterir. Meşakkatler, hastalıklar, üzüntüler peş peşe sıralanır.
Peygamberimiz “Allah’ım! Ömrün en zor çağına düşmekten sana sığınırım.” Diye dua buyurmuştur. (Buhari)
Yaşlılara (hastalara) bakmak çok zordur. İnsan “Bu yaşlı ebeveyn bana Allah emanetidir.” Deyip bu zorluğa katlanırsa, o insanın Allah işlerini kolaylaştırır. Cennetine yaklaştırır.
Bir evde yaşlıların varlığı o hanenin rızkının genişlemesinin belâ ve musibetlerin definin sebebidir.
Peygamberimiz “İçinizde masum çocuklar ve beli bükük yaşlılar olmasaydı belâlar başınıza sel gibi akacaktı.” Buyurur.
Evlat çocukken ana babaya muhtaçtır. Ana-baba yaşlanınca da evlâda muhtaç olur. Yaşlılar ancak sıcak bir aile ortamında kendilerini rahat hissederler.
Huzur(suzluk) evleri bizim inanç değerlerimize terstir.
Bir ömür beraber yaşadığımız muhterem büyüklerimizi önce gönülden, sonra da gözden uzaklaştırmak vefasızlıktır. Ve cennetle araya mesafe koymak demektir.
-ÖMRÜN EN ZOR ÇAĞI-
Saçıp savurmuşum nefeslerimi
Seneler başımdan savuşup gitmiş
Akan su ırmağa geri döner mi?
Otuz, elli derken yaş olmuş yetmiş
***
Deniz derya gibi sandığım ömür
Damla damla bitmiş geç fark etmişim
Şimdi bana yalan yaban görünür
Kıymetini bilmediğim gençliğim
***
Saçlarım sökülmüş, sararmış benzim
Yorulmuş bedenim, güçsüzleşmişim
Nasıl da değişmiş şeklim şemalim
Kar beyaz sakallı adam ben miyim?
***
Kaçtı keyfim, bozuldu damak zevkim
Yaş kemalde ömrün son günündeyim
Göz ardı ettiğim en zor çağımla
Bir bedende kol kola, yüz yüzeyim
***
İhtiyarlık ölüme doğru gidiş
Ölüm, ahirete açılan kapı
Pişmanlık, ah! Keşke iş işten geçmiş
Yalancı dünyaya veda zamanı
Behçet TOPÇU