Malumunuz geçtiğimiz hafta “Seydişehir-Konya Karayolunda çalışmalar bitmek bilmiyor” başlığı ile bir haber aktardık.
1980’li yıllarda başlayan bir yol çalışması ve gelinen noktada yıl 2017... Bu yıl bitiyor, önümüzdeki yıl tamamlanıyor, çoğu gitti azı kaldı... vs. onlarca haber, köşe yazısı yazdık bu yol üzerine... Yaşanan yüzlerce ölümlü kaza da işin cabası.
Karayolları Genel Müdürlüğü başta olmak üzere ilgililerin biran evvel artık yoldaki çalışmaları nihayetlendirmelerini arzu ediyoruz.
Zira bu yolu en çok kullananlar olarak sanırım müteahhit zengin etmekten öteye gitmiyor. Aynı güzergâhın 3-4 defa farklı zamanlarda kazılarak yeniden altyapısının oluşturulduğunu, yeniden asfaltlandığını defeatle gördük.
Gelinen noktada yapılan son çalışmaların sağlam ve kalıcı olmasını arzu ediyor, bir kez daha yetkililerin dikkatini çekmek istiyorum...
***
RAMAZANI BESLENME FESTİVALİNE ÇEVİRMEK
Modern yaşam insanı çürütüyor; hele Türkiye gibi bilinçsiz bir yaşam tarzının hızla kabul gördüğü ülkelerde en önemli sorunlardan bir tanesi obezite, yani fazla kilo, yani çok yeme sorunu çığ gibi büyüyor.
Eski insanlık belki az nimet olduğundan fazla yiyecek bulamayarak yaşam mücadelesi verirken kazancının büyük kısmını yiyecek bulmak için harcıyordu. Şimdiki insanlık ise çok nimetten(müdahale edilmiş, özelliğini kaybetmiş yiyecekten) çok yemekten hasta olarak daha fazla yediği için çok yemekten tedavi olmak için harcama yapıyor.
Yüz yıl önce yiyeceklerin tamamı neredeyse hepsi leziz, hepsi temiz iken, günümüzde ise uğradığı müdahale ile tüm yiyeceklerimiz aslı özelliğini kaybetti.
Kapitalizmin bizlere zorla dayattığı; ahlaksızlığı ile donattığı endüstri ve teknoloji ilk olarak buğdayımızın genetik yapısını değiştirdi; ya sonrası insanlar şişmanladı, hastalıklar arttı, huzur kayboldu.
Zenginde hasta fakir de, köylüde hasta şehirli de, işçide hasta memur da, çocukta hasta annede hasta, bebek de, öğretmende hasta öğrencide hasta üreticide hasta tüketicide hasta…
Endüstrileşme sayesinde tohumdan başlayarak tüm süreçlerde müdahaleye uğradı. Her müdahale onu şifa olmaktan çok, maalesef dert haline dönüştürdü.
Endüstriyel işlemlerle vitamin, mineral, protein hatta yağ yapısı bozuldu, yok edildi. Raf ömrü uzun olsun diye katkı maddeleri eklendi. Raf ömrünü uzatma adına, yiyecek ve içeceklerimize yapılan müdahale ile bizlerin başına bu musibetler getirildi.
Bizim önce midemizi ıslah etmemiz gerek...
Ramazan bizim için büyük bir fırsat.
Evet, yemeye mecburuz ama kendimiz için, ailemiz için, toplum için, geleceğimiz için, sağlığımız için temiz olanları aramaya da mecburuz.
Ramazan'ı 'beslenme festivaline' dönüştürmek, bu imkanı hovardaca israf etmektir.
Her gün iftarda ve sahurda yemeyi düşündüğünüz envai çeşit yiyeceğin ne olduğuna nereden geldiğine nasıl üretildiğine bir bakalım isterseniz…