Bu ramazan bütün camilerde cemaatin dikkatini çekecek en uygun yerlere konulmuştu bu afişlerden:
ÜZERİNDE HER CANLININ HAKKI VAR
(BU RAMAZAN VE HER RAMAZAN)
ÜZERİNDE KARDEŞİNİN HAKKI VAR!
Doğrusu iyi düşünülmüş yahut iyi seçilmiş bu hak hukuk konusu. Kendimizi ve yakın-uzak bütün çevremizi tanımaya başladığımız anlardan başlayarak bugüne doğru yapacağımız bir yolcululukta üzerimizde az veya çok hakkı olanların onlarca vagonu peşine takmış bir posta treni gibi dumanını tüttüre tüttüre geçip gidişi gibi beliriverecek hayal meyal. Hepsini sayıp dökmek ne mümkün?
Kimimizin çoktan rahmetli olmuş, kimimizin yanı başımızda oldukları halde kıymetlerini bilemediğimiz annelerimin, bizim rahat etmemiz için her kahır ve sıkıntıya göğüs germiş babalarımızın üzerimizdeki haklarının hesabı yapılabilir mi? Ya kardeşlerimizin hakları?
Ramazan arifesindeki cuma hutbesinde dile getirilmişti bu haklar Nisa suresinin 36. ayeti bağlamında.
“Allah’a ibadet edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, sorumluluğunuz altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”
Ardından Peygamberimizin bu ayeti destekleyen şu hadisi:
“Üzerinde nefsinin hakkı vardır. Rabbinin hakkı vardır. Misafirinin hakkı vardır. Ailenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver!”Haz. Muhammed (SAV)
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son yıllarda her ramazan için bir tema belirleyip bunu slogan haline getirerek bir ay boyunca görünür kılmayı, afişlerden gönüllere işlemeyi gelenek haline getirdiğini biliyoruz.
İşte ramazana girerken okunan bu hutbede haklar konusu çok güzel dile getirilmişti doğrusu. Konusunu ve üslubunu güzel bulduğum bu hutbenin özü şu cümlelerle sunulmuştu:
“Kardeşlerim!
Ramazan mektebinin talebeleri bütün müminlerdir. Bu mektep bizlere ubudiyeti, sabrı, şükrü ve nimetlerin kıymetini idrak etmeyi öğretir. Bu mektep, Rabbimize, birbirimize ve çevremize karşı sorumluluklarımızı hatırlatır. Üzerimizde her canın hakkı olduğuna dikkatlerimizi çeker. Bu mektepten alacağımız en büyük ders orucumuzu, sahurumuzu, iftarımızı, teravihimizi ve bütün iyiliklerimizi birbirimizin hakkına riayet etmeye vesile kılabilmektir. Eş ve çocuklarımızın, anne-baba, komşu ve akrabalarımızın, işçimiz ya da işverenimizin haklarını gözeteceğimize dair sözümüzü yenilemektir. Yetimlerin, kimsesizlerin, ihtiyaç sahibi her bir yüreğin durumuna ilgisiz kalmayacağımızın kararlılığını pekiştirmektir.”
Ramazan başında okunan bu hutbeyle bayrama yaklaştığımız bu günlerde neden ilgilendiğimi belirtmek istiyorum. Evvela çerçevesi çok iyi çizilmiş bu haklar konusunun gündemde tutulması sloganında (Bu ramazan ve her ramazan) denilerek belirtildiği gibi sadece ramazanlara tahsis edilerek yazık edilmesin diye…
Yürürlük süresi için “Bu ramazan ve her ramazan” kaydı düşülerek
sınırlamak yerine eski bir şarkıdan zihnimde kalan şu sloganın daha çok yakışacağını düşündüm “üzerimizde her canlının hakkı” olduğu gibi yaşadığımız her yere kitabe niyetine konulması gereken bu güzel mesaja:
BUGÜN, YARIN VE DAİMA…
Böyle olursa fikrimiz yapar, zikrimiz yapar hayatımızın enine boyuna bütün koordinatlarına yayabiliriz artık bu güzel mesajı:
Üzerimizde her canlının hakkı var.
Bugün, yarın ve daima…
Üzerimizde kardeşimizin hakkı var!
Bugün, yarın ve daima…
Üzerimizde canlı cansız her varlığın hakkı var!
Bugün, yarın ve daima…
Üzerimizde vatanımız, milletimiz, köyümüz, köylümüz; anne, baba, eş, evlat arkadaş; konu- komşu; yetim, öksüz her rengin, herkesin hakkı var!
Bugün, yarın ve daima…
İşte o zaman her anımız kadir, her günümüz bayram olmaz mı?
Rabbimiz sorumluluk bilincimizi bugün, yarın ve daima canlı tutup gereği gibi davrananlardan kılsın.
Selamların en güzeliyle…
Hacı Halim Kartal
18 Haziran 17