Bayramların faturaları çok ağır olur memleketimizde. Ağır kelimesini ödenmesi imkânsız anlamında düşünebiliriz; çünkü hiçbir şey bir insanın hayatından daha değerli olamazken faturalarda ne yazık ki yekûn hattında yitip giden canlar yazılıdır.
Kendimiz, ailemiz, memleketimiz ve milletimiz için huzurlu bir bayram dilekleriyle bayramlaşmak için çıktığımız yollarda tanzim ediliyor bu faturaların çoğu. Bir kısmı da maalesef denizlerde, kanallarda, göllerde…
Rabbimiz Tekvir suresinin 26. Ayetinde mealen “Nereye bu gidiş?” sorusuylaakleden kalbimize adeta bir uyarı levhası diker. Bence bu ilahi uyarı levhasını birbirimize çok göstermemiz gerekiyor. En başta da kendimize… Gerçekten de insanlık bugün baş döndüren bir hızla her şeyi çılgınca tüketmeye koyulmuşkenakıllara, vicdanlara sorulabilecek en doğru soru bu: Bu gidiş nereye?
Bayram faturalarının çok ağır olmasının nedenleri üzerinde zaman zaman kafa yorarız. Nedenler önem derecesine göre birkaç maddede toplanır. Aşırı hız, alkol, dikkatsizlik, kurallara uymama… Sonuncusu aslında hepsinin ortak paydası…
Kurallara uymayı genellikle başkasından bekleriz. Tali yollardan ana yola çıkarken biz ne diye duracakmışız! Kör değil ya o dursun der gibidir tepkilerimizin en hafifi. O kadar eminizdir ki pozisyonumuzdan adeta sütten çıkmış ak kaşık oluruz tartışırken; hatanın apaçık şekilde bizde olduğunun hatırlatılmasına bile tahammülümüz olmaz.
Her bayram arifeden başlayarak çoğu zaman bir hafta boyunca her günün haber bültenlerinde ilk sırayı rakipsiz bir şekilde kaza haberlerinin aldığı bir türlü bozamadığımız ezberlerimizden olmuştur. Ortak manşet: ‘Yollar kan gölü’ olarak verilir. Yüzlerce kaza, onlarca ölü, binlerce yaralı… Bu durumda bayrama değil de sanki savaşa girmiş gibiyizdir. Hâlbuki bayram ziyareti için çoluk çocuk yollara düşerken aklımızda dirilerimiz kadar ölenlerimiz vardır.
Kimi yörelerimizde kabristan ziyareti arife günü sabah namazının ardından topluca gerçekleştirilir. Hoca önde, cemaat arkada boş bir alanda toplanılır. Yasin ve Tebareke (Mülk) surelerinin sesli tilavetinin ve hatim duasının ardından herkes kendi yakınlarının mezarlarına dağılır. Aynı sureler birçok kişinin yanlarında taşıdığı boy boy Kuran-ı kerimlerden bir kez de sevdiklerimizin mezarları başında okunur. Sabahın bu ilk saatlerinde daha yoğun olmak üzere ikindi sonuna kadar bu hareketlilik devam eder; lakin kabir ziyaretini sabah namazına yetişip de yediden yetmişe köy halkıyla yapanlar kendilerini daha bir huzurlu hissederler.
Ramazan ayı boyunca her gün mukabele etmek, hatim inmek veya indirmek fiilleriyle ifade edegeldiğimiz Kur’an etkinliğimizin en önemli gayesi bayram arifelerinin yüz yıllardır içimize kök salmış bu ritüelini gerçekleştirmek içindir. Rabbimizin kendisine gönülden inananlar güvenenler ve sorumluluk bilinciyle hareket edenler için sapasağlam bir ip, rehber olması için gönderdiği hayat kitabı Kur’an’ıhiçbir zaman ölenlerimiz kadar kendimiz için okumadık. Okuyabilseydik eğer birbirimize karşı her zaman göstermemiz gereken sorumluluklarımızı Kur’an okurken daha çok hatırlardık. Hatırladığımız için de hatalarımız asgariye iner, bayram günlerinin faturalarını da milletçe daha ağır ödemezdik.
Rahmet ayı ramazanın ardından bayram günleri de geçip gitti. Hatimler inildi, dualar edildi.Kur’an’larımız şimdilik bir sonraki bayramın arifesine kadar süslü kılıflarındaki yerlerine itina ile konuldu. Teravih namazlarımızın ardından her gece yüce kitabımız Kur’an’ın ramazan ayında indirildiğini bildiren ayetini dinledik. Hayatlarımıza taşıyacağımız hangi bir ayeti kaldı yüreklerimizde.
İşte bu yüzden canımızı çok yakan bazı faturalar yekûn hattındaki rakamlar hariç hiç değişmez. Trafikte yolların hep bize tahsisli gibi araç kullanır, düğünlerde çabuk galeyana gelir silah yarıştırırız. Gece yarısı asfaltı ağlatanlar kendileriyle birlikte birçok insanın hayatını tehdit ettiklerini akıllarının ucuna getirmezler. Düşman kurşununu biliriz de maganda kurşunu ile neden sabiler, masumlar can verir, anlayamayız.
Mustafa İslamoğlu ‘Hayat Kitabı Kur’an’ adlı gerekçeli meal ve tefsirinde konusunun Son Saat ve Hesap günü olduğunu belirttiği Tekvir suresinin zımnen şu hakikati haykırdığını ifade eder: “Başı olan her şeyin bir sonu vardır. İnsan misafir, dünya misafirhanedir. Sadece misafir değil, misafirhane de yolcudur. O halde ömrü kâinatın ömrüne nispetle bir hiç mesabesinde olan insan nesine gururlanır?
Rabbimizin İnsan soyunun tümüne birden yönelttiği şu soruyu her zaman tepemizin üstünde sallanan bir Demokles kılıcı gibi düşünüp her işimizi ona göre tutalım:
“Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz?” Tekvir/ 26
Selamların en güzeliyle…