Arşivi araştırdım da, 2011 yılında yazdığım köşe yazılarımdan birinde; “Çevre yolu ölüm yolu olmasın” diye yazmışım.
Yüzlerce kazanın yaşandığı Muradiye Kavşağına şu ana kadar dilimizin döndüğünce dikkat çekmeye çalıştık… Ama nafile… Yollar bozulup yeniden yapılıyor ama değişen hiçbir şey olmuyor. Konu uzmanlık alanım olmasa da meydana gelen kazalar gösteriyor ki; “o bölgede bir teknik hata var ve bu hata bir tülü düzeltilemiyor.”
Tabiî ki bu söylediklerimizi, her kaza sonrası can havliyle oraya koşan mahalle halkı, olaya müdahale eden 112 görevlileri, basın mensupları, kaza yapanların yakınları ve bir de trafik ekipleri biliyor.
Ama asıl önemli olan, Manastır Kavşağındaki o arızayı yetkililerin bilmesi ve bilmekle de kalmayıp gerekli tedbirleri almalarıdır. Ya değilse biz buradan yazarız, mahalleli kaza yerine koşar, insanlar yaralanır, ölür ve bu durum ilânihaye böyle devam eder gider. Kaza sonrası birkaç “vah, tüh!” sonrasında ise unutulur ve kimsenin de umurunda olmaz.
Bozkır Yolu, Sırat Köprüsü gibi…
Ak Parti Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldız’ın çalışmaları ile Ak parti iktidarının 14 üncü yılında başlayan Bozkır Yolu’nda bölüm bölüm genişletme çalışmaları iyi bir gelişmedir ama geç kalınmış da bir çalışmadır.
Ancak bizler bir yerin düzeltilmesi çalışmalarını yaparken, bu çalışmalardan kaynaklanabilecek olan olumsuzlukları gidermek için gerekli ve yeterli tedbirleri almakta çok umursamaz bir tavır içine giriyoruz. Yol yapımı nedeni ile tek şeridin trafiğe açık olan kısmında bu kısa süre içerisinde kaç kazaya şahit olduğumu ben unuttum.
Bu mağduriyetlerin vebalini kimin ödeyeceğini Allah biliyor ama kulların da bu konulardan epeyce haberdar olduğunu söylemek lazım.
Sonuçta şunu rahatlıkla söyleyebilirim bu ülkede insan hayatı ve değeri önem sırasında daha birinci sıraya gelememiştir. Eğer gelseydi bu hizmetler yapılır iken her türlü tedbir alınır ve insan ölümlerinin önüne geçilebilirdi.
Trafik lambaları şehre henüz konulmuş.
Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeye çıkışıyor; “teyze teyze dur, nereye gidiyorsun!"
Teyze çok kızgın bir şekilde cevap verir, “erimden izin almışım gaynım gile gidirem sana ne?”
Seydişehir’deki sinyalizasyon sisteminden bahisle bu polis ve teyze diyalogunu yazdım? Trafik lambalarına uyma konusunda herhalde iyi bir örnektir bu fıkra…
“İlçemizde sinyalizasyon sistemi gerekli mi?” diye sorarsanız; bu soruya kimimiz “gerekli”, kimimiz ise “gereksiz” cevabını verir.
Sanki bu sinyalizasyon sistemi birazda gelişmişlik ve büyüme ile alakalı gibi geliyor bana…
Neyse lafı uzatmayalım hem bir sürücü ve hem de bir yaya olarak diyebilirim ki; Seydişehir Eskigaraj Kavşağına, Belediye Kavşağına, Loajmanlar Kavşagı,Adliye kavşağına kesinlikle sinyalizasyon sistemi kurulmalıdır.
Bozkır Yolu ve Uludağ Caddesinden gelenlerin geçiş üstünlüğü olduğu kavşakta, trafiğin yoğun olduğu saatte Hürriyet Caddesi’nden Eski Garaj istikametine gidenler bu konuyu daha doğru değerlendirebilirler.
Ama bizlerin popülist politikaları bunu yapmaya müsaade etmez.. On yıllar önce yapılan sinyalizasyon sistemi sökülüp takılmaktan bir fırsat bulunursa eğer belki çalıştırılmaya da zaman kalabilir.
Madem konuyu “gelişmişlik boyutuna” taşıdık, öyleyse biraz ada gelişelim de sonra bakarız olaya…