banner202

banner203

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

banner176

                           (Kalbi çocuk kalan büyüklerin dinlemesi dileğiyle

Biliyorum uzun uzun düşüneceksin belki dediklerimi. Çünkü kimse sormadı sana benim soracaklarımı ve sormayacak da böyle giderse. Olsun sen dinle yine de öğren benden başka çok kişinin bilip de unuttuğu güzel yağmur yüklü bulutumsu şeyleri. Biliyor musun mutlu olmak için çok şeye sahip olmaya gerek yok. Güzel bir söz duyunca mutlu oluyorum mesela ben. Ya sen! Sen mutlu olmaz mısın? Öyleyse güzel söz söylemeyi, çirkini de güzel söylemeyi öğren. İhmal etme. Biz ihmal ettik ve edildik. Sonra ne mi oldu sevmeyi öğrenmeye çalışarak geçti vaktimiz. Acıdık ve acıttık. Sen yapma sen acıtma severek değiştir dünyayı severek dua et mesela.

Sabretmeyi öğrenmek kolay iş değil. Büyükler bile sabırlı değil biliyorum hemen bağırıveriyorlar mesela. Bir de dinlemiyor büyükler bir biz biliriz diyorlar haklısın ama sen yapma işte. Çünkü sen geleceğin büyüğüsün. Annen çok kızdı ya sen de annene kızdın ya bağırma işte ona şaşırt. Şaşırsın bu çocuk pısırık olacak desin. Desin varsın sen deme. Değişeceksin çocuk ve sen değiştireceksin âlemde ki bu aynı gidişi.  Ben bu işe gönül koydum çocuk! Ben bu işe gönül koydum seni tanıdım çünkü. Seni buldum. Bu çocuk değiştirecek, bizim yapamadıklarımızı yapacak unuttuklarımızı hatırlatacak dedim kendime. Büyüklerin yapamadıklarını onların vazgeçtiklerini yeniden diriltecek dedim. Bir fidansın sen ne kadar sularsam o kadar büyüyeceksin. Peki yeter mi? Yetmez elbet. Gübre vermeliyim. Güneşten mahrum etmemeliyim, budamalı şekil vermeliyim. Bir dalını daha çok keserken diğerini uzun bırakıp ağaç olan fidanı kendi bedenine yabancı hale getirmemeliyim. Ama öyle yaptık. Bize öyle yapıldı çocuk sen yapma? Mesela ruhuna önem vermeyi unutma. Yağmur yağmazsa toprağa ne olur? Yarılır çatlar ot bitmez üzerinde ve çiçek hiç açmaz. Öyle mi olmak istiyorsun? Biliyorum istemiyorsun yoksa şimdi yanımda dizlerimin dibinde ağzımdan çıkıverecek her kelimeye bu kadar dikkat kesilmezdin. O halde ruhunu sula ki çatlamasın yarık yarık yarılmasın çiçekler açsın üzerinde hem de renk renk. Toplamaya gelsin diğer acıya göğüs geremeyen çocuklar ve büyükler ve insanlar. Anladım o garip soran sorgulayan gözlerini. Diyorsun ki ne ile sulayacağım ruhumu? Peki öyleyse şuradan başlayalım; Öncelikle ruhunu çorak hale getiren ne? Sevgisizlik- İlgisizlik-umutsuzluk- başaramayacağım- yapamayacağım-annem kızar-babam bunu istemez-agabeyim gibi olmalıyım-ablam gibi olsan daha çok sevecek babaannem-karnem mükemmel olursa öyle bisiklet alacak dedem-iyi olmazsam annem ile babam boşanacaklarmış… Vesselam çocuk işte bunlar ve bunların benzerleri çocuk biliyorum. Nereden mi biliyorum ben de senin geçtiğin tüm yolları geçtim önceleri yalın ayaktım üstelik ve kimse yoktu yanımda. Yani bir anlayanım yol gösterenim yoktu. Olsun şimdi benim senim var. Senin de benim. Birbirimizin kanadı olacağız be çocuk. Kanatların uçuracak beni bilmediğim yerlere. Yaşanmışlıklarım kanat olacak sana. Öyleyse devam edelim. Saydığım tüm susuzlukların sorumlusu sen değilsin öncelikle bunu öğren çocuk. Seni ilgisiz sevgisiz bırakan biziz. Seni kendimizin olduğu gibi olmaman için zorlayan zorlu öğütler veren biziz. Çünkü başaramadık ve geçtiğimiz yollarda ki dikenlere sen basmayasın diye tehdide varan cümlelerle seni kendi yanlışımızdan döndüreceğimizi zannediyoruz be çocuk. Doğru yapmadığımızı elbette biliyoruz lakin seni dinlemeye vaktimiz yok. Zaman kısa işler uzun yapacak çok şey var. Sen elbette değerlisin ama bu zamansızlığımızın tüm nedeni sana iyi bir gelecek verebilmek için zamana uygun davranmak. Başka ebeveynlerden daha çok çalışmalı ve sana daha güzel bir gelecek hazırlamalıyız. Yani hem sen hızlı olmalısın hem de biz. Çünkü dünya bir yarışta ve kaybeden düşüyor. Düşeninde üzerine basıp geçiliyor. Öyleyse sana zaman ayırmamak değil bu. Tam aksi senin geleceğin için sırf senin ideallerini gerçekleyebilmek için koşuşturuyoruz. Öyleyse sen de daha çok çalışmalı hızlı olmalı ve başarmalısın… Ama sen bunları istemiyorsun değil mi çocuk! Sen büyüklerinle balık tutmak çiçek toplamak kitap okumak portakal soymak döke saça kek yapmak istiyorsun. Bazen sonbaharda düşen sarı sarı yaprakları bir bir toplayıp defterinin arasına koymak istiyorsun. Bisiklete binmek, böceklerin adlarını öğrenmek ağaçların dallarının hışırtısını rüzgâra rağmen saymak istiyorsun biliyorum ve tüm bunları anne babanla büyüklerinle yapmak derdindesin. Hatta senin tüm derdin bu. Yüreğinin susuzluğu bu. Yarık yarık olmuş umutlarının umutsuzluğa dönmesinin nedeni bunlar biliyorum. Ama yapacak çok bir şey de yok. Büyüklerin sana ayıracak bu kadar vakti yok. Daha çok çalışmalı onlar daha çok kazanmalılar ki istediğin en iyi ayakkabıyı giyebil. Düşlediğin okula gidebil. Kızma onlara onlar senin için senden dolayı sana zaman ayıramıyorlar. Sonra sen istediğin bu şeyleri başka birileriyle de yapabilirsin gibi geliyor onlara ve seni en yakınındakilere yönlendiriyorlar. Bu bazen bir başka büyük bazen bir eğitimci bazen bir bakıcı bazen bazen işte yani hep onların istediği oluveriyor ve sen yine yapayalnız kalıyorsun. Oysa nefis pastalar içinde doğumunu kutlayan bir sürü arkadaşın cici oyunların oyuncakların var daha ne istiyorsun? Baban ve annen çok çalışıp çok kazanıyorlar ama seninle bir kere top oynamaya gitmediler gidemediler değil mi? Cevabı duyar gibiyim çocuk biliyorsun onların vakti yok sen böyle olma çocuk. Sen dinle! Önüne çıkan her şeyi dinle. Dinle bakalım ne diyor bahçedeki pelit ağacı. Dinle bakalım horoz her sabah aynı mı ötüyor. Dinle bakalım dinlemeyenler daha mı mutlu? Hayır değil mi? Niye iki kulağımız var bir ağzımız varken biliyor musun çocuk? Çünkü dinlemek konuşmaktan daha önemlidir de ondan. Allah bizi dinler. Hem de her zaman her yerde her şekilde duyar. O yüzden kalbimizi ona çok yakın hissederiz çocuk. Çünkü Allah bizi en önemli kişi bizmişiz gibi dinler sever ve korur. Öyleyse dinlemek önemli be çocuk. Dinlemek önemli. Bu güne kadar dağların sesini hiç duydun mu? Duymadın elbet çünkü bize ses çıkaran şeyleri dinlemek duymak öğretildi. Hatta en yüksek sesi kim çıkarıyorsa onu dinlemek. Bunun için kavgalar başladı sesler yükseldi. Pamuk gibi bir sesle konuşmayı anlatmayı unuttu insanlar unuttuk. Ben de unuttum sen unutma çocuk! Peki sen hiç yağmurun sesini duydun mu? Duydun biliyorum ama dinlemedin bunu da biliyorum. Çünkü yağmur sesi dinlemeye falan zamanımız yok. Biz derin işler peşindeyiz ve hızlı olmalıyız çocuk. Dünyanın yeni hali böyle be çocuk her şey hıza bağlı her şey kere ile ölçülüyor senin anlayacağın. Dinlemek içine sindirmek yok her şey ayak üstü yemek yemek bile. Öyle değil mi hamburgeri çok sevmiyor musun mesela? Ama ara da bir hafta sonu annenin hazırladığı mis gibi havuçlu kabaklı omleti daha çok seviyorsun biliyorum ama söyleyemiyorsun ya da duyulmuyor. Çünkü konuşmaya ailecek konuşulmaya hiç vakit yok. Ne acı değil mi çocuk kendimize ayıracak vaktimiz yok. O halde biz bu vakti nereye harcıyoruz? Elbette daha çok gelecek olan her şeye ama evimizin içinde ki en taze fidan köklerini dışarıya uzatıyor farkında olmadan değil mi? Öyle öyle işte. O yüzden böyle süklüm püklüm dizlerimin dibinde beni anla beni anlat diye gözlerime bakıyorsun.

Şimdi bir oyun oynayalım be çocuk sen anne olsan mesela ya da baba ve neleri yapıp neleri yapamayacağını düşündükten sonra ne istediğini söylesen; Mesela ilk diyeceksin ki annen ile babana;

Uzun uzun sarılalım mı anne?

Balık tutmaya gidelim mi baba?

Uzun uzun parkta dolaşıp ikiniz de elimden tutsanıza!!!

Biz bunları unutmadık be çocuk yenildik yeni zamana…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.