Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat Darbesinin yıl dönümünde, sırf inançlarından dolayı zulmedilen Müslümanlara yapılan o alçaklık ve zulümler hafızalarımızda bir kez daha tazelendi.
Bu gün şunu görmekteyiz ki; 28 Şubatın karanlık odakları, inançlarından dolayı bu ülkenin insanlarına zulmederken, perde arkasında bunu kendi hanesine kâr olarak yazdıranın ise hain FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü)’nün alçak yüzü olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Bacılarımızın başlarını zorla açtırmaya çalışan despot din düşmanı sistemin uşakları ile iş tutan FETÖ, “başörtü teferruattır” deyip ertesi gün toplu olarak örgüt mensuplarının başını açtırarak şer cephesine büyük bir moral destek yaşattığı hala hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır.
28 Şubat’ın darbeci zihniyeti tarafından uygulanan katsayı sebebi ile kapatılan İmam Hatip Liselerine gitmek isteyen muhafazakar ailelerinin çocuklarını bu vesileyle kendi okullarına çekerek ileriye dönük hesaplar yaptığını bugün daha iyi anlamaktayız.
Bununla kalmayıp darbe sonrasında, sırf inancından ve düşüncesinden dolayı darbeciler tarafından zulmedilerek sürülen, görevden uzaklaştırılan kadrolara hızla kendi adamlarını yerleştirerek devlette nasıl kadrolaştığını 15 Temmuz’da çok daha iyi bir şekilde görmüş olduk.
Bu gün şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; 28 Şubat post modern darbesinin arkasında bu hain FETÖ vardı.
CIA ve Mossad güdümlü bu örgütün, bu milletin geleceği ile nasıl oynadığını bu gün hala göremeyen ahmakların varlığı da bilinmektedir.
….
Çocuk istismarı ve kadına şiddet.
Nereden Nereye?
O günde inanç ve değerleri için canhıraş bir şekilde mücadele edenler, bugün “nereye gidiyoruz?” sorusunu kendilerine sormalıdırlar.
Dünyevileşme, sapıklık o kadar arttı ki, Kuran’da bahsedilen azgınlıklardan dolayı helâk edilen kavimlerin durumları sanki 21. yüzyıla taşındı.
İslam'ın dünya görüşü konusunda sahabeyi, İslam'ın dünyalık görüşü konusunda ise Karunların izinde gitmeye çalışan ve iki ayrı hedefi aynı anda görmek için ömür tüketen Müslümanlar, dilleri ile ahreti, hırs ve tamahları ile dünyayı kazanmak için mücadele ederlerken, yaşadığı toplumun hızla uçuruma doğru yuvarlandığını görmezden gelmesi çok acı bir durumdur.
Doğrudur “Müslüman zengin olmalıdır.”
Müslüman, Hz Ebu Bekir gibi malının tamamını Allah yolunda verdiği zaman “çoruna çocuğuna ne bıraktın?” diye sorulduğunda “Allah ve Resulünü diyebilmeyi” aklının ucundan bile geçirmeyen toplum etrafında yaşanan bunca cürüme bunca zulme karşı sessiz kalması nasıl izah edilebilir?
Dün 28 Şubat’ta zulüm gören bizlerin, inançlarından dolayı aşağılanan, hor görülen, dışlanan bizler,n, bu gün toplumda yaşanan bu çözülmeden dolayı yüreğimiz yanmıyor, içimiz sızlamıyor ise, “biz nereye gidiyoruz, kaçış nereye kadar?” sorusunu kendimize sormuyor isek eğer vay halimize.
Toplumun geldiği noktada; ateist, deist sayısı her geçen gün artarken, kadına şiddet tavan yapmışken, çocuk istismarında dibe vurmuş isek, uyuşturucu, şiddet, zorbalık, gasp, hırsızlık ve her türlü kötü alışkanlıkların önüne geçememiş isek eğer “nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabını aramak ve bulmak zorundayız.
“Zenginleştik” doğrudur, son model arabalarımız var, yatlarımız, katlarımız var kalkınıyoruz, ilerliyoruz, gelişiyoruz, teknolojiyi kullanmaya başladık bunlar da doğrudur ama…
Bu toplumda üç-beş yaşındaki kız çocukları cinsel tacize uğrayıp öldürülüyor ise Kuran’da bahsedilen helak edilen kavimlerin özellikleri toplumu kuşatmış ise “yandı gülüm keten helva...”