Bu çağrı hemen hemen bütün kesimlerce sık sık yapılan bir çağrıdır. Tabi ilk bakışta sloganik bir ifade gibi görünse de altında yatan çok derin anlamlar ifade eden bir çağrıdır.
"Zaman geçmeden uyan artık ey Millet!"
"Uyuma ya da susma uyudukça/sustukça sıra sana gelecek."
"Susun, millet uyuyor." v.b ifadeler hangi düşünceden olursa olsun, hangi partiyi savunursa savunsun sürekli olarak gördüğümüz ve duyduğumuz ifadeler olarak çıkıyor karşımıza.
Öyle sadece "uyuduğu" iddia edilen milleti söylemlerle uyandırmak asla mümkün değildir. Zaten her söyleyen de kendi bakış açısına göre bu sloganı kullanmakta ve kendileri gibi düşünmeyenlerin uyumakta olduğunu iddia etmektedirler.
Öyleyse bu sloganik ifadeyi bir gerçeğe dönüştürmek için ne yapmalı?
Öncelikle bu sloganı atarken, kendimizin uyuyup uyumadığımızı bir güzel kontrol etmemiz lazım gelir. Şöyle kolumuzun en kaba yerine etkili bir çimdik atalım bakalım, kendimiz uyuyor muyuz yoksa uyanık mıyız?
Mesela zamanımızın önemli bir bölümünü kahve köşelerinde geçiriyorsak o attığımız çimdikten hiç haberimiz olmayacak ve bu durum kesinlikle uyuyor olduğumuzun önemli bir işareti olacaktır. Şimdi uyuyup uyumadığımızı bir kez daha kontrol edelim lütfen.
Ayrıca hiç okumuyorsak, bilenleri dinlemiyorsak, bilgimiz olmadığı halde fikir sahibi gibi davranıyorsak, her konuda bir diyeceğimiz varsa o çimdiğin etkisinden yine haberdar olmayacağız ve durumumuzu derin bir uyku halinde olduğumuz şeklinde açıklamamız yanlış bir tespit olmayacaktır.
Hiç bir üretimde bulunmuyor ama bu ülkenin de tek sahibi gibi davranıyorsak, kusura bakmayalım bu durumumuz da yine uyku halinde olduğumuzun işaretidir.
İşimiz gücümüz hamaset ise, sadece tek kanaldan besleniyor isek, bize tam zıt fikir sahiplerinin fikirlerini açıklamasına dahi fırsat vermiyor ve onları dinlemiyorsak da çok derin bir uykunun içindeyiz demektir.
Hayatı tek düze yaşıyorsak, farklı kesimlerin yaşadığı ortamlara, kendimiz gibi olmayanların bulunduğu toplulukların içine girip çıkmıyorsak, fakirin, garibin dertlerine kayıtsız bir halde isek, etrafımızda olup bitenlerden bihaber isek yine çok karmaşık ve kabuslar içeren rüyaların içindeyiz yani uykuya devam ediyoruz demektir.
Yaşantımızla, tavırlarımızla, söylemlerimizle, bakışlarımızla, duygularımızla, giyim ve kuşamımızla başkalarına örnek olacak bir yapıda değilsek ama sürekli olarak etrafımıza akıl dağıtma ihtiyacı içindeysek de asla bizi gören olmayacaktır zira "sen onu benim külahıma anlat" tavrı içine gireceğinden, o insanları da uykulu bir halde sanmakta bir beis görmeyeceğiz.
Kendi çocuklarımızın eğitimine önem vermiyorsak, görgü ve ahlak kurallarına riayeti onlara aşılamamışsak, saygıdan sevgiden uzak, yardımlaşma duygularından mahrum bir şekilde yetiştirmiş isek, sokakları kendi evimiz gibi bir ortam olarak onlara öğretmemiş, çevre bilincini aşılamamışsak, başkalarına "uyuma!" komutu vermeye asla hakkımızın olmadığını bilmemiz gerekiyor.
Hulasa, eğer milletin uyumakta olduğuna inanıyorsak, bizzat kendimizin de uyku haline son vermemizi sağlayacak tedbirleri öncelikle alacak yukarıda sıraladığım konulara ilave olarak daha bir çok hasleti kendimize kazandırıp ondan sonra başkalarının uyanması için kendimizde görev bulunduğunu düşüneceğiz.
Milleti uykudan uyandırmaya çalışırken ilk çimdiği kendimize atmamız lazım. Belki de asıl uykucu kendimiziz.
Asıl sorun da madem millet uyuyor, madem uyanması lazım, uyandırıpta ne yapacağız?
İşte asıl sorun da buradadır. Her farklı düşünceden insan, milletimizi "uyanmaya" davet ediyorsa eğer, burada belki de bir gerçek durumdan söz edilebilir. İyi de uyandıktan sonra ne yapacak bu millet? İşte asıl cevaplanması gereken soru da budur.
Öncelikle uyandıktan sonra nasıl bir çalışma yapılacak, nasıl bir üretim şeması hazırlanacak, bu şemanın kim neresinde yer alacak buna bir karar vermek lazım. Buna da "devlete politikası" diyebiliriz. Devlet politikası her gelen idarenin uygulayabileceği, kimsenin kendi dünya düşüncelerine göre lastik gibi sağa sola sündürebileceği bir politika olmaması lazımdır.
Bakın ABD'ye, sevelim ya da sevmeyelim, hangi cenahtan kim gelirse gelsin, kim başkan olursa olsun, sadece devletin politikasını uygulamak zorundalar.
Biz aslında uyanık bir milletiz ama kıskançlıklar, başkalarına suç atmalar, kendimizden başka vatansever bulunduğuna inanmamak, ötekileştirmek, aşağılamak konularında çok ihtisaslı insanlar topluluğu olduğumuzu da inkâr etmeyelim. Bu da uyuduğuna inandığımız toplumun uyanmasının zor olacağının bir göstergesidir.
Baktım da tıpta buna; "narkolepsi" sürekli uyuya kalma hastalığı deniliyormuş.
Tayyar Yıldırım