Derler ki: “Hafıza-yı beşer nisyan ile maluldür.” Yani insan hafızası doğası gereği unutur; lakin sorumluluk mevkiinde olanların özellikle halkın can, mal ve namus emniyetini korumakla görevli devletin ve kamu nizamı hassasiyetiyle hareket eden kurumların da milli hafızayı uyanık tutma, unutturmama görevi olmalıdır. Tarih bilinci bunun için vardır.
Rahmetli Abdürrahim Karakoç’u hatırlamanın sırasıdır. Bir zamanlar mitinglerde “Tamam mı?” şiiri okunur, her dörtlüğün sonunda tekrarlanan “Tamam mı?” tembih/sorusu söylenince kalabalık her seferinde daha büyük bir coşkuyla “Tamam!” derdi.
“Unutma tez geçer zulmün ezası Sabretmeyi bileceksin tamam mı?”
Tamaaam!
“Yiğide ar değil bahtın kazası
Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?”
Tamaaam!
Yaşadığımız en yeni felaket 15 Temmuz’un üzerinden iki yıl geçti. Aynı gecenin sabahı Allah’ın lütfu ve milletimizin kahramanlığı sayesinde darbecilerin heveslerini kursaklarında bırakan ve daha önemlisi içimizdeki imam kılıklı şeytanların tüm maskelerini parçalayan şanlı bir zafere dönüştü. Bunun için Rabbimize ne kadar teşekkür etsek azdır. O felaket gecesinin şafağı iki yüz elli şehidimizin kanlarıyla kıpkızıldı. Ruhları şad olsun. Tanklara ve uçaklara meydan okuyan ve adeta ölümü öldüren bu kahramanların ruhları, ay yıldızlı bayrağımızın zor zamanlarda savaşta ve barışta daima dalgalanması için beklediği rüzgârdı. Onları sadece yıl dönümlerinde değil her zaman rahmetle minnetle anmak ve unutmamak boynumuzun borcudur.
Şehrimizin muhtelif yerlerine konulan bilboardlarda 15 Temmuz’u unutma unutturma yazılı afişler görüyorum. İnşallah unutmayız.
Bazı şeyleri unutmamızda bir sakınca olmadığı gibi insani yönlerden, kardeşlik bağlarımızın zarar görmemesi adına bundan hayır bile umabiliriz. Mesela sağ elimizin verdiğini sol elimiz hatırlamasa da olur. Unutsun ki kardeşinin yaptığı bir iyiliği başa kakmasın. İnsan hatadan hali olmadığına göre Hz. Mevlana’nın öğütlerine uyarak küçük kusurlarımızı örtmede gece gibi olabiliriz mesela. İyilik yap, at denize; balık bilmezse Halik bilsin. Unutalım; lakin ihaneti asla unutmayalım ve unutturmayalım!
Unutmayalım; zira başka bir ihanetle karşılaşırsak 15 Temmuz’daki kadar şanslı olmayabiliriz.
Unutmayalım; zira emsali görülmemiş bir büyük ihanetten kurtulduğumuza sevinirken başka bir ihanet kuluçka devresinde olabilir.
Unutmayalım ve unutturmayalım ki kendi ellerimizle kendimizi bir daha ateşlere atmayalım.
Şüheda gövdesi bu aziz vatan üzerinde huzur ve güven içinde yaşamak için yediden yetmişe hepimiz; rahmetli Karakoç’un şiirindeki gibi haklarımız ve sorumluluklarımız hatırlatılınca sarsılmaz bir imanla “Tamam!” diyebileceğimiz, daima zinde bir şuurla başlayalım ki işlerimize suret-i haktan görünüp içimize sızmaya çalışan alçaklar hiçbir zaman pis emellerine ulaşamasın.
“Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin; tamam mı?”
Yolumuz her zaman Allah yoludur
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır
Hak, haklının en mukaddes malıdır
Vermezlerse alacaksın; tamam mı?”
Uyuşukluk şifa bulmaz illettir
Korkaklık en adi en pis zillettir
Adalet ne güzel ne hoş nimettir
Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?”
Şairin onaylamamızı istediği değerlere göre benimseyebileceğimiz bir yaşama biçimine aşkla, imanla “Tamaaam! diyebildiğimiz sürece içimizde hiçbir haine ve ihanetine geçit kalmayacaktır.
Unutmayacaksak hedefler bellidir: Eğitim
Atatürk’ün bir özdeyişiyle bitiriyorum:
“ Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri eğitimin sınırı ne olursa olsun ilk önce ve her şeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir.”
Selamların en güzeliyle… Hacı Halim Kartal 21 Temmuz 18